şinasi yamak  
 
  mayıs 23 15.03.2025 10:36 (UTC)
   
 

10 YTL için 12 Saat Çalışıyor

 

Genç Kızların Kimisi Okuldan Alınıp Kimisi İse Okula Gidemediği İçin Sıcaklarda Mercimek Tarlasında Günlük 10 YTL'ye 12 Saat Çalışmak Zorunda Kalıyor.

 

Şanlıurfa'da genç kızların kimisi okuldan alınıp kimisi ise okula gidemediği için sıcaklarda mercimek tarlasında günlük 10 YTL'ye 12 saat çalışmak zorunda kalıyor.

Sabahın erken saatlerinde tarlalara giden genç kızların tek isteği ise maddi durumları iyi olmadığı için yarım bıraktıkları okullarına kaldıkları yerden devam etmek.

Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine bağlı Ağırtaş köyüne, elçiler aracılığı ile çağrılan çoğunluğu çocuk ve kadın 23 tarım işçisi günde 12 saat boyunca mercimek hasadı yapıyor. Her gün sabah saatin 6'sında başladıkları mercimek hasadına 12 saat boyunca devam eden tarım işçileri, sıcak havada yorucu ve zor bir çalışmayı sadece 10 YTL'ye yapıyor.

 

Ellerine geçen bu parayla ise kimi genç kızların çeyizlik kimisinin ise ailesinin geçim kaynağına ayrılıyor. Her yıl batıdaki tarlalarda çalışmak için mevsimlik tarım işçilerinin kamyon içerisindeki görüntülerden sonra yapılan tedbirler sonucunda bir yere gidemeyen tarım işçileri bu yıl Şanlıurfa'da kalıp mercimek hasadını yapmayı tercih etti.

Her yıl ilkbahar ile birlikte yollara düştüklerini ancak bu yıl iş bulamadıkları için Şanlıurfa'da kaldıklarını anlatan tarım işçileri, "İş bulamadığımız için burada kaldık. Burada da mecburen geçimimizi sağlayabilmek için tarlalara gelip mercimek veya ot yoluyoruz. Sabah 06.00'dan akşam 18.00'e kadar güneş altında çalışıyor, bunun karşılığında da 10 YTL alıyoruz. İş bitince, eldiven veya çorap geçirmiş olmamıza rağmen, dikenlerden ve sivri taşlardan parçalanmış olan ellerimiz ve yorgunluk nedeniyle yemek bile yiyemeden uyuyoruz. Sonbahara doğru ise Karadeniz tarafına fındık toplamaya gideceğiz." diyor.

Elçilerin başlarında bulunduğu tarım işçileri aynı şekilde onun belirlediği öğle arası verilen molada yemeklerini yiyip kaldıkları yerden devam ediyor.

ANNESİ'NİN İLAÇ MASRAFINI KARŞILAMAK İÇİN OKULDAN TARLAYA GÖNDERİLDİ

Suruç'a bağlı Onbirnisan beldesinde İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi iken bu yıl okulu bırakmak zorunda kalan İpek Türkeş (10), aile ekonomisine katkıda bulunmak için tarım işçiliği yaptığını söyledi.

Kemik erime rahatsızlığı bulunan annesinin ilaç masraflarını karşılaması için babasının kendisini okuldan alarak tarlalara çalışmaya gönderdiğini belirten İpek Türkeş, okulunu ve arkadaşlarını çok özlediğini ifade etti.

Her gün 12 saat çalıştığını ve çok yorulduğunu belirten Türkeş, okula gidemediği için çok üzüldüğünü kaydederek, "Biz fakir bir aileyiz. Paramız ve tarlamız yok. Annemde hasta olduğu için mecburen çalışıyoru ve ona bakıyoruz. Babam okul masraflarını karşılayamıyor. Karşılayamadığı için de 4. sınıfa geçmiştim ama bu yıl beni okula göndermedi. Hayalim doktor veya öğretmen olmaktı ama artık bu gerçekleşemeyecek. Ben okumayı çok istiyordum, hala da okulumu çok özlüyorum. Keşke okula yeniden gidebilsem. Arkadaşlarımın okula gittiğini görünce çok üzülüyorum." dedi.

Tarım işçilerinin birçoğu eş veya çocuklarının hasta olmasından dolayı çalışmaktan başka çareleri olmadığını vurgularken, öğrenim yaşındaki bazı erkek çocuklar ise iş buldukları gün mecburen tarlaya geldiklerini ve okula gidemediklerini ifade etti. (Cihan Haber Ajansı) 5 saat önce

 

Bakan Çağlayan: "Ülkemin, Dünyanın 17. Büyük Ekonomisi Olmasından Şeref Duyuyorum"

 

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin Dünyanın 17. Büyük Ekonomisi Olmasından Bir Fert Olarak Şeref Duyduğunu Söyledi.

 

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasından bir fert olarak şeref duyduğunu söyledi.

Bakan Çağlayan, 2023 yılına kadar Türkiye'nin, dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmayı hedeflediğini belirterek, bunun için kamuda ve özel sektörde gerekli yapısal dönüşümün süratle sağlanması gerektiğini kaydetti.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türk Akreditasyon Kurumu'nun 9. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda, sanayideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ekonomik istikrarın ön koşulunun siyasi istikrar olduğunu kaydeden Bakan Çağlayan, 5 yıl önce 36 milyar dolar olan sabit sermaye yatırımının bugün itibariyle 294 milyar dolara çıktığına dikkat çekti.

 

Türkiye'nin Nisan ayı itibariyle 119 milyar dolarlık ihracat yaptığını belirten Çağlayan, "Yapılan bu ihracatın yüzde 90'ı da sanayi mamüllerinden oluşuyor. Bu durum Türk sanayisinin son yıllardaki başarısının bir göstergesidir" diye konuştu.

Türkiye'nin 659 milyar dolarlık Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) ile dünyanın en büyük 17. ekonomisi olduğuna işaret eden Çağlayan, "Bu ülkenin birliğinden, beraberliğinden, bayrağından şeref duyan bir fert olarak, benim ülkem dünyanın en büyük 17. ekonomisi durumundaysa bu bir şereftir benim için. Bugün Avrupa'nın da en büyük 6. ekonomisiyiz. Türkiye dünyada üretilen bin araçtan 15'nin üretildiği bir ülke haline geldi. Ama bu yeterli değil. Önümümüzdeki dönemde çok daha önemli başarılar elde etmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu. (Cihan Haber Ajansı) 4 saat önce.. [1365244

'Yargının Müdahalesi Türkiye'yi Zayıflatıyor'

 

Dünya Medyası, AK Parti'ye Açılan Kapatma Davasıyla İlgili Yargının Politikaya Müdahalesinin Türkiye'yi Zayıflattığını Yazdı.

 

Almanya'nın saygın gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung'un (FAZ) Türkiye yazarı Rainer Hermann, AK Parti'ye açılan kapatma davasıyla ilgili yargının politikaya müdahalesinin Türkiye'yi zayıflattığını söyledi. "Umarım hukuk ülkenin geleceğini riske atmaz" diyen Hermann, Türkiye'nin artık iç kavgalarla vakit kaybetmemesi gerektiğini vurguladı. Panele Türkiye ve Almanya'dan katılan konuşmacılar ise, Türkiye'de 2001'deki gibi bir kriz beklemediklerini belirtti.

 

Almanya'nın Frankfurt şehrinde Commerzbank tarafından düzenlenen panelde Türkiye'deki ekonomik ve politik ortam masaya yatırıldı. Avrupa'nın önemli finans merkezlerinden biri olan Frankfurt'ta Commerzbank'in genel merkezinde düzenlenen toplantıya Türkiye ve Almanya'dan önemli isimler katıldı. Panelde konuşan Frankfurter Allgemeine Zeitung'un Türkiye yazarı Dr. Rainer Hermann, iktidar partisi AKP'ye Mart ayında açılan kapatma davasına değinerek, Türkiye'de yargının siyasallaştığı uyarısında bulundu. Yaklaşık 17 yıldır İstanbul'da yaşayan FAZ yazarı Hermann, "Türk yargısı diğer ülkelere göre çok politik. Türkiye'de şimdiye kadar çok sayıda parti kapatıldı" diyerek siyaset alanına müdahale eden yargının ülkeyi zayıflattığı görüşlerine yer verdi. Türkiye'nin 1990'lı yıllara geri dönemeyeceğini vurgulayan Alman gazeteci, "O yıllarda bir hükümetin ömrü bir seneyi geçmiyordu. Türkiye için o yıllar kayıp yıllardı. Bu kavgalar son bulmalıdır. Artık güçlü bir Türkiye'de yaşamak istiyorum." dedi.

Türk ekonomisinin önceki yıllarda fazlasıyla politikanın gölgesinde kaldığının altını çizen Hermann, şimdilerde durumun değiştiğine vurgu yaparak, "Erken seçim olabilir ama 2001 yılındaki gibi bir kriz beklentisi gerçekçi değil. Umarım hukuk ülkenin geleceğini riske atmaz. Hukuku artık politikanın dışına çıkarmak gerek" yorumunu yaptı.

Türkiye'nin milli sembolü "lale"den başlayarak Osmanlı ve modern Türkiye tarihi konusunda ilginç anekdotlar sunan Hermann, aktüel gelişmelere de değindi. "Avrupa bahçelerini Türk lalesi olmadan düşünemiyorum" diyen yazar, Türkiye ve Avrupa'nın asırlardır çok ciddi bir etkileşim içinde olduğuna parmak bastı. Panelin ardından Cihan'a konuşan Hermann, iki ay içinde Türkiye'deki son gelişmeleri içeren bir kitabının da piyasaya çıkacağını söyledi.

Alman Birinci Devlet Televizyonu ARD'nin İstanbul Büro Şefi Peter Althammer'in yönetmenliğini yaptığı panelin diğer konuşmacıları arasında; Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürü Berrin Bingöl, Arçelik Finans Direktörü Türkay Tatar, Türk-Alman Sanayi ve Ticaret Odası (TD-IHK) Yönetim Kurulu Üyesi Hayati Önel, Commerzbank'ın Bölgesel Yönetim Kurulu'ndan Jochen Ihler, Evonik Firması Yönetim Kurulu Üyesi Joachim Rumstadt yer aldı.

Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürü Berrin Bingöl, Türkiye'nin Almanya ile olan ticari ilişkilerine dikkat çekti ve Türkiye'de yatırım yapan 19 bin yabancı yatırımcıdan 3 bin 248'ini Alman yatırımcıların oluşturduğunu kaydetti. "Türkiye'nin ticari ilişkileri içinde Almanya her zaman ilk beş sırada yer almaştır" diyen Bingöl, Türkiye'nin yabancı yatırımcılar için ilgi odağı olmaya devam edeceğini söyledi. Bingöl, "Türk ekonomisi artık güçlü şoklara dayanıklı hale geldi" şeklinde konuştu.

Arçelik Finans Direktörü Türkay Tatar, Türkiye'nin genç nüfusuna dikkat çekti. "Nüfusun yüzde 60'ı 30 yaşın altında" diyen Tatar, "Bu ülkenin büyüme potansiyelinin çok büyük olduğuna işaret ediyor" değerlendirmesi yaptı. Ekonominin iyi yolda olduğunu söyleyen Tatar, en büyük problem olarak ise, kayıt dışı ekonomiyi gösterdi. Tatar'a göre sosyal güvenlik ve vergiler konusunda da yapılması gerekenler var.

TD-IHK Yönetim Kurulu üyesi Hayati Önel ise, kriz beklentilerinin yersiz olduğunu vurguladı. Ekonominin siyasetin gölgesinden çıktığı tespitini yapan Önel, işadamlarına seslenerek, "İşinize bakın 2001'deki gibi bir kriz olmayacak," dedi.

Commerzbank'ın İstanbul Şubesi'ni de yöneten Commerzbank'ın Bölgesel Yönetim Kurulu'ndan Jochen Ihler, Evonik Firması Yönetim Kurulu üyesi Joachim Rumstadt de Türkiye'ye yatırımların devam edeceği sinyalini verdi. (Cihan Haber Ajansı) 1 saat önce.. [1365632]

 

Yurt İçi Döviz Mevduatı 100 Milyar Dolara Yaklaştı

 

Yurt İçi Yerleşiklerin Döviz Mevduatı 2 -9 Mayıs Haftasında 256 Milyon Dolar Artarak 99 Milyar 595 Milyon Dolara Ulaştı.

 

Küresel ekonomideki çalkantılar ve Türkiye ekonomisine ilişkin makro göstergelerdeki kötüleşme artarken, yurttaşların güvenli yatırım aracı olarak gördükleri döviz mevduatlarının tutarı 100 milyar dolara yaklaştı.

Merkez Bankası verilerine göre yurt içi yerleşiklerin döviz mevduat hesaplarının tutarı 2-9 Mayıs haftasında 256 milyon dolar daha artarak 99 milyar 595 milyon dolara kadar yükseldi.

 

ANKA'nın Merkez Bankası verilerinden yaptığı belirlemeye göre, yurt içi yerleşiklerin 2007 sonunda 96 milyar 369 milyon dolar olan döviz hesapları, izleyen aylarda azalarak 4 Nisan itibariyle 94 milyar 774 milyon dolara kadar inmişti. İzleyen dönemde yeniden artışa geçen hesaplar 25 Nisan'da 97 milyar 947 milyon ve 2 Mayıs'ta 99 milyar 339 milyon dolar olmuştu. 9 Mayıs itibariyle 99 milyar 595 milyon dolara çıkan söz konusu hesaplarda, 2007 sonuna göre artış ise 3 milyar 226 milyon dolar olarak gerçekleşti.

9 Mayıs itibariyle yurt içi yerleşiklerin döviz hesaplarının 1 milyar 464 milyon dolarının bankalar arası, 98 milyar 131 milyon dolarının ise diğer yurt içi yerleşiklere ait mevduat olduğu belirlendi. 2-9 Mayıs haftasında bankalar arası döviz mevduatı 289 milyon dolar azalırken, diğer yurt içi döviz hesapları ise 545 milyon dolar arttı. Yılbaşından bu yana bankalar arası döviz mevduatının net 138 milyon dolar azaldığı, diğer yurt içi döviz mevduatının ise 3 milyar 364 milyon dolar arttığı belirlendi.

 

-TOPLAM DÖVİZ HESAPLARI 119.9 MİLYAR DOLAR

 

Yurt dışı yerleşiklerin Türk bankalarındaki döviz hesapları da anılan haftada 396 milyon dolar artarak 4 milyar 143 milyon dolara yükseldi. Bu hesaplarda yılbaşından bu yana ise net 557 milyon dolarlık bir artış oldu.

Yurt dışında yaşayan yurttaşların Merkez Bankası nezdinde açtırdıkları kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları ile süper döviz hesaplarının tutarı da anılan haftada 213 milyon dolar azalarak 16 milyar 202 milyon dolara geriledi. Söz konusu hesapların, 2007 sonundaki düzeyinin ise 387 milyon dolar üzerinde bulunduğu belirlendi.

Bu gelişmelerle toplam döviz hesapları anılan bir haftalık dönemde 439 milyon dolar artarak 119 milyar 940 milyon dolar oldu. Toplam döviz hesapları son haftadaki artışla 2007 sonundaki düzeyinin 4 milyar 170 milyon dolar üzerine çıktı.

 

/**

Döviz mevduat hesapları (Milyon dolar)

     KMDTH+ DÖVİZ TEVDİAT HESAPLARI TOPLAM

     Süp.döv.h. Yurt içi Yurt dışı Toplam Döv. H.

29 Ara 2006 15.838 76.765 3.295 80.061 95.899

28 Aralık 2007 15.814 96.369 3.586 99.955 115.769

25 Ocak 2008 15.852 94.982 3.895 98.877 114.729

29 Şubat 2008 16.216 96.223 3.904 100.126 116.342

7 Mart 2008 16.658 94.659 3.812 98.471 114.885

14 Mart 2008 16.658 95.532 3.957 99.490 116.147

21 Mart 2008 16.524 95.578 3.943 99.521 116.045

28 Mart 2008 16.807 95.230 4.133 99.363 116.170

4 Nisan 2008 16.564 94.774 3.960 98.734 115.298

11 Nisan 2008 16.839 94.963 3.895 98.858 115.696

18 Nisan 2008 16.876 95.513 3.909 99.421 116.298

25 Nisan 2008 16.677 97.947 3.980 101.927 118.604

2 Mayıs 2008 16.415 99.339 3.747 103.086 119.501

9 Mayıs 2008 16.202 99.595 4.143 103.738 119.940

**/

(ANKA)

Devlet Demir Yolları 72 Milyar Dolarlık Pazarda Pay Arıyor

 

Türkiye, Asya -Avrupa Hattında Demiryoluyla Taşınan Yıllık 75 Milyar Doları Bulan Yük Pazarından Daha Fazla Pay Almak İçin Yeni Bir Girişimde Bulundu.

 

Türkiye, Asya-Avrupa hattında demiryoluyla taşınan yıllık 75 milyar doları bulan yük pazarından daha fazla pay almak için yeni bir girişimde bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü (TCDD), Dünya Demiryolları Birliğine (UIC), Doğu-Batı koridorunda ana güzergah olarak Türkiye’nin belirlenmesi için öneride bulundu.

TCDD, demiryolu taşımacılığında koridor değişikliği yaparak Türkiye’yi "by-pass" etmeye çalışan İran ve Rusya’ya karşı yeni koridorları gündeme getirdi. Boğaz tüp geçit projesi Marmaray’ın yanı sıra Kars-Tiflis-Bakü, Van Gölü Kuzey Geçişi (Gölün kuzeyinden) ve Kars-Nahcıvan projelerinin hayata geçmesiyle Türkiye, 72 milyar dolarlık pazardan yüzde 10’a yakın pay alabilecek.

 

Yeni koridorlar kulisi

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, Güney Kore’nin başkenti Seul’de yapılan Dünya Demiryolları Birliği’nin (UIC) 72. Genel Kurulu’na katıldı. Karaman, toplantıda, Türkiye’nin demiryollarına yaptığı yatırımları anlatarak, UIC’nin 2009’da belirleyeceği yeni demiryolu koridorlarının Türkiye’den geçmesi için "kulis" yaptı.

Türkiye gündeme alındı

Asya-Avrupa arasındaki demiryolu taşımacılığında yer almak isteyen TCDD, Rusya ve İran’nın Türkiye’yi devre dışı bırakarak geçişleri kendi ülkelerinden sağlamak istemesine karşı harekete geçti. UCI’nin belirlediği "güvenli ve ekonomik" hatlar arasında yer almayan Türkiye, toplantıda yeni yatırımlarını anlattı. Karaman, toplantıda yapılan sunumlar ve görüşmelerin ardından Türkiye’den geçecek hatların gündeme alınmasının sağlandığını bildirdi.

Türkiye karşı çıktı

Toplantıda, Rusya ve İran kendi ülkelerinden geçecek hatların avantajlı olacağını öne sürdü. Toplantıda Basra Körfezi’ndeki yüklerin Irak ve Suriye’den Akdeniz’e taşınması da ele alındı. Bu yaklaşımlara Türkiye karşı çıktı. TCDD, yeni yatırımların hayata geçmesiyle Türkiye üzerinden geçecek hatların hem daha kısa hem de güvenli olduğunu bildirdi.

Yollar kısalacak

Hindistan, Çin, Pakistan, Bangladeş’ten gelerek Basra Körfezi’nde toplanan yüklerin, İran-Rusya hattı yerine, İran-Türkiye hattının kullanılmasıyla Avrupa’ya ulaşılması en az iki gün kısalacak. Basra Körfezi’nden Irak-Türkiye hattının kullanılması da Akdeniz’den gemilerle devam edecek alternatife göre daha avantajlı olacak. Ancak bu tekliflerin kabul görmesi için Boğaz Tüp Geçişi (Marmaray) ve Van Gölü Kuzey Geçiş Projesi’nin hayata geçmesi gerekiyor.

72 milyar dolarlık pazar

Karaman, Türkiye’nin önerisinin kabul görmesi için İran, Rusya, Almanya, Kore, Kazakistan, Japonya, Suriye ve Rusya yetkilileri özel görüşmeler yaptı. Karaman, Türkiye’nin önerisinin kabul görmesi halinde, 72 milyar dolarlık yük taşımacılığındaki pastadan Türkiye’nin de pay alacağını belirterek, şunları söyledi:

Marmaray’ın önemi

"İlk etapta yaklaşık 72 milyar dolar değerindeki paradan, Türkiye yüzde 5’lik bir pay, yani yaklaşık 3.5 milyar dolara gelir hedefliyor. Bu yüzden önem kazanan tüp geçit projesinin faaliyete geçmesiyle, Türkiye taşımacılıkta farklı bir konuma yükselecek. Bunu anlattık ve diğer ülkelerin dikkatini çektik. Değerlendirmeye alınan önerimiz gelecek yıl karara bağlanacak. Eğer tüp geçitin yan sıra Kars-Tiflis-Bakü, Van Gölü Kuzey Geçişi (Gölün küzeyinden) ve Kars-Nahcıvan projeleri de hayata geçerse, Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Asya’ya taşınan yaklaşık 72 milyar dolarlık yük taşımacılığının yüzde 10’u Türkiye’de kalacak. Bu da uzun vadede, Türkiye’nin 7 milyar dolar gelir elde etmesi anlamına geliyor." 22

 

Bilimsel Bir Kehanet

 

Petrol Fiyatlarının Rekor Üstüne Rekor Kırmasını, Küresel Düzendeki Diğer Sarsıntılarla Birlikte Değerlendirdiğimizde, İnsanlık Tarihinin Bir Dönüm Noktasında Olduğumuz Anlaşılıyor.

 

Petrol fiyatlarının rekor üstüne rekor kırmasını, küresel düzendeki diğer sarsıntılarla birlikte değerlendirdiğimizde, insanlık tarihinin bir dönüm noktasında olduğumuz anlaşılıyor.

Ya petrol benzeri, bir başka “yenilenemez” enerji kaynağı bulacağız... 

Ya “yenilenelebilir” enerji kaynaklarını (örneğin güneş, rüzgar, vb), tüm dünyanın enerji ihtiyacını karşılayacak kadar verimli kullanmanın bir yolunu keşfedeceğiz...

 

Veya dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir krizin ardından, bir “sanayisizleşme” sürecine girerek belki de ikinci bir “Taş Devri” yaşayacağız.

* * *

Bazı bilimadamları, bu yol ayrımını tâ 20 yıl önce öngördüğünde, dünya onları görmezden gelmişti.

Oysa bugün, enerji kaynaklarının geleceği konusunda bilimsel anlamda en karamsar projeksiyonu sunan Richard C. Duncan’ın öngörüsüne giderek yaklaşıyor gibiyiz.

Duncan, 1989’da ortaya attığı ve 1993’te sayısal verilerle desteklediği Olduvai Teorisi’nde, endüstriyel medeniyete 100 yıl ömür biçmiş ve doğal şartlar gereği bu düzenin en geç 2030 yılında yıkılacağını iddia etmişti.

Duncan’ın teorisi, petrol üretimi düşerken, kişi başına enerji talebinin artmaya devam etmesi nedeniyle büyük bir kriz baş göstereceğini öne sürüyor.

Bu kriz sonucunda, insanlık ilk çağlara dönmek zorunda kalacak, ki teorinin ismi de, Afrika’da bulunan ve “insanlığın beşiği” olarak adlandırılan Olduvai Boğazı’na bir gönderme.

Duncan, petrole dayalı gelişmenin sekteye uğrayıp ardından büyük yıkılışı getirmesi için üç aşama öngörüyor:

Buna göre, 1979-1999 döneminde dünyada kişi başına düşen enerji her yıl yüzde 0.33 gerileyecek.

2000’den 2011’e kadar sürecek dönemde dünya petrol üretimi zirve yaptıktan sonra artık düşmeye başlayacak. Bu dönemde Ortadoğu’daki çatışmalar artacak.

2012-2030 dönemi ise, dünya çapında önce geçici, ardından kalıcı elektrik kesintilerinin yaşandığı ve sonunda elektrik şebekelerinin tamamen çöktüğü bir dönem olacak.

Buna paralel olarak içme suyu şebekeleri de devreden çıkacak, salgında hastalıklar yaygınlaşacak, daha önce tedavi edilebilen hastalıklar yeniden can almaya başlayacak, ABD başta olmak üzere Batı’da sosyal güvenlik sistemleri iflas edecek, açlık ve susuzluk milyonlarca can alacak.

Sanayi öncesi toplumu petrol ile aşarak “sanayileşmiş toplum” olan insanlık, petrolsüzlük yüzünden yeniden sanayisizleşecek.

Böylece endüstriyel uygarlığın “fâni nabzı” duracak ve insanlık, yeniden binlerce yıl öncesine dönerek bir kez daha doğal hayata adım atacak.

* * *

Enerji ve gıda fiyatlarındaki dramatik artışın kalıcı olduğu artık kesinleşse de, Olduvai Teorisi’nin meşum kehanetlerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmiyor. Ama ilk işaretler ürkütücü:

Örneğin bir “kış yakıtı” sayılan doğalgaz rezervlerine bu yıl çok erken sarılmak zorunda kalan ABD’de, artan petrol fiyatları yüzünden bu alternatifin öne çıkarılması nedeniyle stoklar normal şartların çok altına düştü.

“Olduvai” eşiğini geçip geçmediğimizi yakında göreceğiz, ama mevcut gidişatın sürmesi durumunda felaket senaryosunun gerçekleşebileceğini akıldan çıkarmamalıyız.

Mesele, işler iyice sarpa sarmadan, mevcut ekonomik düzenin sürdürülebilmesini sağlayacak alternatif yolların (örneğin yeni teknolojilerin) zamanında keşfedilip keşfedilemeyeceği.

Özellikle enerji konusunda, dünya endüstrisini besleyebilecek petrol dışı bir başka kaynak bulunamazsa, önümüzdeki birkaç on yıl içinde, her alanda, tarihin hiç görmediği kadar büyük değişimler yaşayacağız.

Bu, petrol krizinin getireceği yeni bir Taş Devri de olabilir...

Küresel ısınmanın getireceği yeni bir Buz Devri de..

 

 

Dolar

1,2440

Euro

1,9520

Altın

36,9824

IMKB

40.752

 

 

 

Bakan Şimşek: Afları doğru bulmuyorum  

ANKARA (ANKA)- Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, kamu alacaklarına af getirilmesi ve bu durumun mali istikrarsızlığa yol açacağı tartışmalarına yönelik, “Ben ilke gereği afları doğru bulmuyorum ancak Türkiye'de de maalesef birikmiş kamu alacakları var. Ortada bir sorun var, sorunu daha köklü bir çözüme ulaştırma bizim hedefimizdir” dedi.

 

Şimşek, ilke gereği afların kamu yararına olmadığı kanısında olduğunu dile getirerek, “Türkiye'de bu türden yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Ülkede bu yapısal sorunların çözümüne ilişkin adımlar da atacağız” diye konuştu. Şimşek, Otomatik Fiyat Mekanizması'nın 1 Temmuz'da yürürlüğe gireceğini söyledi.

 

“Mahalli İdarelerin Mali Yönetimi-Mahalli İdarelerin Borçlanması Forumu”, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Hazine Müşteşarı İbrahim Çanakçı'nın açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Şimşek, bir gazetecinin kamu alacaklarına af getirilmesi ve bu durumun mali istikrarsızlığa yol açacağı sorusuna yönelik, “Bu gevşeme konusunu da bir türlü açıklayamadık. Geçen sene faiz dışı fazla yüzde 3.5, bu senede yüzde 3.5. Dolayısıyla arada bir fark yok, bunu vurgulamak istiyorum” diye cevap verdi. Şimşek, geçen sene bir sıkılaştırma öngördüklerini ve bu sıkılaştırmayı çok önemli yapısal reformlar lehine geri aldıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Ne yapıyoruz, Türkiye'de rekabet gücünün, istihdamın artması, kayıt dışılığın azalması için bir iş gücü piyasası reformu yaptık. Bunun bir maliyeti var. Yine Türkiye'de tarım sektöründe üretken kapasitenin artması özellikle dünyada yaşanan gıda krizine karşı yeni strateji olarak GAP ve diğer bölgesel kalkınma projelerini hızlandırmak üzere kaynak aktarımı yoluna gittik. Bu iki unsur çok açık şekilde Türkiye'de uzun dönemde refah seviyesini yükseltecek, orta dönemde enflasyonun kalıcı şekilde düşüp, tek haneli rakamlara inmesinde katkısı olacak ve Türkiye'yi verimlilik itibariyle daha iyi seviyelere getirecek düzenlemelerdir.”

-“MERKEZ BANKASI BAŞKANI VE HAZİNE MÜŞTEŞARI GÖREVİNİN BAŞINDA”-

Şimşek, siyasi tartışma ve ekonomik dengesizliğin görevden ayrılma ve istifalara yol açtığı yönündeki soruya, “Dedikodulara inanmayın. Merkez Bankası Başkanımız ve Hazine Müşteşarımız görevinin başında. Ülkemizin daha iyi bir noktaya varması için hepimiz takım ruhu içinde çalışıyoruz. Dolayısıyla ben bunları tamamen dedikodu olarak değerlendiriyorum” dedi.

 

Dünyada ciddi ekonomik sıkıntılar yaşandığını kaydeden Şimşek, finans piyasalarında bir türbülansın söz konusu olduğunu ayrıca ciddi bir gıda ve enerji krizinin varolduğunu vurguladı. Şimşek, “Bütün bunlar yaşanırken ve Türkiye'de oldukça yüksek bir cari açık varken, siyasi istikrarı zedelemeye yönelik herhangi bir açıklama veya girişimin Türkiye'nin menfaatine olmadığı açıktır. Dolayısıyla Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarın korunması hepimizin menfaatine olan bir durumdur” dedi. Şimşek, bir gazetecinin “Piyasalardaki dalgalanmalardan kar amacı güdülerek tartışma yaratılmaya mı çalışılıyor?” sorusuna da “Bunun yorumunu da tabii ki yüce milletimize bırakıyorum” diye cevap verdi. Şimşek, enerji fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle 1 Haziran'da elektrik ve dogal gaza yeni zam gelebileceğine yönelik soruya da şu yanıtı verdi:

 

“Otomatik Fiyat Mekanizmasına geçmek demek; fiyatlar maliyet esaslı ve diğer bütün unsurları da dikkate alan bir çerçeve içinde belirlenir demektir. Son dönemlerde petrol, doğalgaz fiyatları sürekli yukarı çıktı ama yarın fiyatlar düşerse elektrik fiyatları da düşebilir, bu mekanizma içinde. 1998'den bu yana petrol ürünlerinde otomatik fiyat mekanizmasını uygulamaya koyduk, dönemsel olarak fiyatlar düştü, bazen arttı. Dolayısıyla yeni sistemde fiyatlar sürekli artacak gibi bir yaklaşım içine girmemek lazım.”

-“MAHALLİ İDARELERİN GELİŞİMİNDE REFORMLAR DEVAM EDECEK”-

Şimşek, Forumun açılışında yaptığı konuşmada da AB üyeliği yolunda müzakere sürecinin devam ettiğini anımsatarak, AB'ye uyum sürecinde mahalli idarelerin mali, kurumsal gelişimi yönünde reformların devam edeceğini söyledi. Şimşek, mahalli idarelerin kamu yönetimindeki etkinliklerinin artmasının bu idarelerin bugüne kadar olduğundan daha fazla desteklenmesi ve güçlendirilmesi gereğini ortaya çıkardığını belirterek, şunları dedi:

 

“Modern yönetim anlayışı çerçevesinde, Anayasamızın temel ilkeleri ve ülkemizin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, demokratik yönetimin başlangıç adımı olan yerel yönetimin geliştirilmesi amacıyla gerek hükümet programlarımızda gerekse acil eylem planımızda vurgulandığı şekliyle mahalli idareler reformuna önem verilmiş ve son yıllarda çıkarılan Kanunlar ile mahalli idarelerimizin daha güçlü bir yapıya kavuşturulması hedeflenmiştir

Hedef 5 Milyar Dolar

 

Irak Ticaret Bakanı Abdulfelah Hasan El Sudani, Irak ve Türkiye Arasındaki 3 Milyar Dolarlık Ticaret Hacminin 5 Milyar Doları Bulmasını Umut Ettiklerini Söyledi.

 

Irak Ticaret Bakanı Abdulfelah Hasan El Sudani, Irak ve Türkiye arasındaki 3 milyar dolarlık ticaret hacminin 5 milyar doları bulmasını umut ettiklerini söyledi.

Irak Ticaret Bakanlığı ve GSO işbirliğiyle, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve TOBB desteğiyle gerçekleştirilen ''3. Irak Uluslararası Fuarı''na katılmak üzere, Irak Ticaret Bakanı Abdulfelah Hasan El Sudani ve Endüstri Bakanı Muhammed Zaim ve beraberindeki ticaret odaları başkanlarından oluşan heyet, Gaziantep'e geldi.

 

Konuk heyet Gaziantep Sanayi Odası Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Nejat Koçer'i ziyaret ederek bir süre görüştü.

Toplantıda konuşan Abdulfelah Hasan El Sudani, Türkiye'de olmaktan ve böyle bir organizasyonu gerçekleştirmekten mutlu olduğunu söyledi.

Ülkeler arasındaki ilişkilerin her alanda giderek geliştiğini söyleyen Sudani, Gaziantep'te 3.sü düzenlenen Uluslar arası Irak Fuarı sayesinde ekonomik ilişkilerin her geçen gün katlanarak geliştiğini belirtti.

Sudani, Gaziantep'in Ortadoğu'ya açılan bir kapı konumunda olduğunu ve 2 ülke arasındaki ticaretin gelişimine önemli katkılar sağladığını anlattı.

Irak Uluslararası Fuarı'nın Türkiye'de düzenlenmesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'in büyük etkisinin olduğunu dile getiren Sudani, 2 ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine karşılıklı ticaret yapan özel şirketlerin de önemli katkı sağladığını ifade etti. 2 ülke arasındaki ticaret hacminin 3 milyar dolar civarında olduğuna değinen Suudani, bunun 4-5 milyar doları bulmasını umut ettiklerini söyledi.

Irak petrolünün henüz bu yıl Türkiye üzerinden akmaya başladığını vurgulayan Sudani, "Terörist saldırılardan ötürü bir takım sıkıntılar yaşıyorduk. Ama şimdi Irak petrolü Türkiye yolu üzerinden dünyanın birçok ülkesine ulaşıyor. Geçen yıl petrol yüklü Irak kamyonlarının Türkiye üzerinden geçişlerinde sorunlar yaşanıyordu. Bu sıkıntı da bu yıl ortadan kalktı." diye konuştu.

Mevcut Habur Sınır Kapısı'nın yetersizliğine dikkat çeken Sudani, kapısı sayısının artırılmasının kendileri açısından önemli olduğuna değindi.

Güvenlik sorunlarının azalmasıyla iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğine olan inancını dile getiren Suudani, ticaretin gelişmesi adına 2 ülke hükümetlerinin kapı sayısının artırılmasına önem vermelerini istedi.

Kuzey Irak'ta 80'in üzerinde Türk şirketinin iş yaptığını anlatan Sudani, kendilerinin Iraklı işadamlarını Türkiye ile ticaret yapmaları yönünde desteklediklerini belirtti.

Iraklı işadamlarını Türkiye ile ticaret yapmaları konusunda teşvik ettiklerini anımsatan Suudani, ülkeler arasında ilişkilerin gelişmesi adına her türlü projeyi desteklediklerini sözlerine ekledi.

Irak heyetini Gaziantep'te görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Nejat Koçer, ''Iraklı dostlarımız burada kardeşlerinin yanında, kendi evlerindeler.'' dedi.

Türkiye-Irak dış ticaret hacminin 2007 itibariyle 3,5 milyar doları geçtiğini belirten Koçer, TOBB olarak barış ve istikrar temelinde Irak ekonomisinin yeniden yapılanmasında ve işbirliği alanlarının genişletilmesinde fayda gördüklerini açıkladı.

Irak ile ilişkilere çok önem verdiklerini, ticari ilişkilerin yanında kardeşlik ilişkilerinin ön planda olduğunu vurgulayan Koçer, fuara desteklerinden dolayı Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve Irak Ticaret Bakanı Abdulfelah Hasan El Sudani'ye teşekkür etti. Nejat Koçer, önümüzdeki yıllarda 2 ülke arasındaki ilişkileri daha üst seviyeye, odaların birbirleriyle olan ilişkilerini daha iyi noktaya getirmek istediklerini belirterek, ''TOBB Başkanı'nın Irak'ı, Bağdat'ı ziyaretinden sonra Habur Sınır kapımızdaki fiziki koşullar süratle iyileştirildi. Ancak, Türkiye ile Irak arasında sadece bir tek sınır kapısının olması nakliye için yeterli değil, yeni kapılara ihtiyacımız var.'' diye konuştu.

Irak'taki istikrarsız süreç ve Irak halkının yaşadığı güçlüklerin, Türk halkını derinden üzdüğünü belirten Koçer, "Irak halkının yaşadığı acıları, biz kalbimizde hissediyoruz. Bu sürecin en kısa sürede sona ermesini, Irak'ın normal hayata dönmesini ve yeniden zenginleşmesini, güçlü olmasını istiyoruz. 2007 itibariyle 3,5 milyar doları geçen dış ticaret hacmine ve Türk firmalarının farklı sektörlerde önemli projelerle Irak'ta yer alması, iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı. Yarın açılacak 3. Irak Uluslararası Fuarı'na ev sahipliği yapan Gaziantep sanayisi, dünyaca ünlü markaları, Orta Doğu ve Irak pazarına girişte en yakın üretim ve tedarik merkezidir.'' şeklinde konuştu.

Koçer, ziyaretin anısına Sudani, bakır işlemeciliği bir plaket ve içi Antep fıstığı ezmesi dolu sedef işlemeciliği bir kutu hediye etti. (Cihan Haber Ajansı) 22.05.2008 10

Kuraklık nedeniyle çiftçi borçları erteleniyor  

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, kuraklıktan zarar gören çiftçilere tohumluk desteği ödeyeceklerini belirtti.

TRT'de katıldığı programda soruları yanıtlayan Eker, ekonomi yönetimin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 9 ilde yaşanan kuraklık için öngördüğü tedbirler hakkında bilgi verdi.

Mehdi Eker, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin zararlarının tespit edilmesinden sonra destekleme tedbirlerini devreye sokulacağını söyledi. Eker, "Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize tohumluk desteği ödeyeceğiz. Bir de borçlarını faizsiz olarak 1 yıl süreyle erteleyeceğiz. Ekonomi yönetimi dün yapılan toplantıda bu kararı aldı" dedi

KEY'de en az ödeme 3 bin 366 YTL olmalı  

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, 1987 ile 1995 yılları arasında Konut Edindirme Yardımından (KEY) yararlanmak üzere açılan hesaba kesintisiz olarak para yatıranların anaparasının 3 bin 366 YTL olduğunu savunarak, "Siyasi irade yaptığımız hesaplamanın altında bir rakamla vatandaşlarımızın karşısına çıkarsa bunun adı hak gasbı olur" dedi.

Akyıldız, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, tüm dünyada ve Türkiye'de uzun zamandır bir ekonomik kriz tehlikesinden söz edildiğini belirterek, özellikle 2006 ve 2007 yılı ekonomik göstergelerinde ortaya çıkan rakamların, durumun ciddiyetini ortaya koyduğunu savundu. Her krizde olduğu gibi bugün de en büyük zararı memurlar ve ücretli çalışanların gördüğünü savunan Akyıldız, "Enflasyon hedeflemesinin ve ekonomide yapılan hesapların fiyaskoya dönüşmesi, son 3 yıldır tüm hedeflerden yüzde yüz oranında sapılmış olması bile siyasi iradenin umurunda değildir. Başka bir ülkede olsa bakanların istifa edeceği kadar vahim olan bu durum, siyasi irade nezdinde basit bir matematiksel hata gibi bile görülmemektedir" dedi.

-"MAĞDURİYET GİDERİLSİN"-

Maaşların yanı sıra vatandaşların hak ve kazanımlarının da günden güne eridiğini savunan Akyıldız, Konut Edindirme Fonunda toplanan paraların hak sahiplerine ödenmesi konusunda yaşanan gelişmelerin kendilerini endişeye düşürdüğünü söyledi. Akyıldız, bu konuda yapılan düzenlemelerin, hesaba para yatıran işçi,
memur ve emeklileri umutlandırdığını, ancak açıklamalara bir taraftan sevinirken diğer taraftan da hak sahiplerine ödenecek paranın miktarı konusunda endişeye düştüklerini dile getirdi. Hesaplarda biriken paranın tutarının gerçekçi bir şekilde hesaplanamadığını savunan Akyıldız, şunları kaydetti:

"KEY hesaplarının tasfiyesi yılan hikayesine dönüştürmüştür. Bu konuda araştırma geliştirme merkezimizin yaptığı çalışmada uzmanlarımız, fonda biriken paranın miktarını tespit etmişlerdir. Buna göre, bir çalışan için ilgili hesaba; 1987 yılında 66 bin, 1988'de 210 bin, 1989'da 390 bin, 1990'da 690 bin, 1991 ve 1995 yılları arasında her yıl için 960'ar bin TL olmak üzere toplam 6 YTL 156 YKr yatırılmıştır. Bu rakam; üzerine yalnızca her yıl gerçekleşen enflasyon eklendiğinde, 2007 yılı sonu itibarı ile 3 bin 366 YTL 68 YKr'ye denk gelmektedir. Bu, ödemeleri tam olarak yapılmış bir çalışanın yalnızca anaparasıdır. Bunun üzerine ayrıca nemalandırma oranlarının da eklenmesi gerekmektedir. Bu nemalar da hesaba katıldığında bir hak sahibine ödenecek tutar, bu rakamın en az 2 katı olacaktır. Siyasi irade, yaptığımız hesaplamanın altında bir rakamla vatandaşlarımızın karşısına çıkarsa, bunun adı hak gasbı olur. Siyasi irade, daha fazla bekletmeden, vatandaşlarımızın bu yardımdan yararlanma sürelerine göre, gerçekçi bir hesaplamayla karşımıza çıkmak zorundadır. Seçim rüzgarlarının esmeye başladığı şu günlerde yeniden gündeme getirilmiş olan bu konunun, seçim yatırımlarına kurban edilmesine, bir lütufmuş gibi topluma sunulmasına ve yanlış hesaplarla kapatılmaya çalışılmasına Türkiye Kamu-Sen olarak karşı çıkacağımızı ve bu konuyu yargıya intikal ettireceğimizi açıkça bildiriyoruz."

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 23 ziyaretçi (40 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol