şinasi yamak  
 
  nisan 29 15.03.2025 10:26 (UTC)
   
 

'2007 Kayıp, 2008 Meçhul'

-

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Pierini, AB'ye Tam Üyelik Süreciyle İlgili Çarpıcı Açıklamlalar Yaptı.

 

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, AB'ye tam üyelik sürecinde 2007 yılının Türkiye için kayıp bir yıl olduğunu, 2008 yılının ise ne getireceğinin bilinmediğini söyledi.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından, Türkiye'nin AB konusunda izlediği strateji ve bilgilendirme faaliyetlerinin belirlenmesi amacıyla yılda bir kez düzenlenen Avrupa Birliği İletişim Ağı Eğitim Semineri Trabzon'un Maçka ilçesindeki Büyük Sümela Otel'de yapıldı.

 

AB uyum sürecinde kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla ticaret ve sanayi odaları bünyesinde kurulan AB bilgi büroları, Avrupa bilgi ve dökümantasyon merkezleri temsilcileri ve oda başkanlarının katıldığı seminerde ilk olarak Türk insanının AB'yi nasıl gördüğü ve algıladığıyla ilgili slayt gösteri yapıldı.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, seminerde yaptığı konuşmada Türkiye'de AB hakkında yapılan tartışmaları değerlendirdi. Türkiye'deki farklı açıklamaları saygıyla karşıladıklarını ve demokrasinin bir gereği olarak gördüklerini anlatan Pierini, geride kalan 2007 yılının da Türkiye açısından kayıp bir yıl olduğunu, 2008 yılının ne getireceğini ise bilmediklerini ifade etti.

AB ile ilgili mevzuatın fazlalığı ve çeşitli tartışmaların AB hakkında bir takım ön yargılar oluşturduğunu ve AB bilgi büroları ile bu bilgilendirme eksikliğini gidermeyi amaçladıklarını anlatan Marc Pierini, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin başarıyla sonuçlanması için bu sürecin sahiplenilmesi gerektiğini, bunun için de reformlara kararlılıkla devam edilmesinin şart olduğunu anlattı.

Türkiye'de ve Brüksel'de "Türkiye AB'ye ait değildir" diye siyasi açıklamalar yapıldığını hatırlatan Pierini, şöyle konuştu: "Türkiye'de çeşitli siyasi açıklamalar yapılıyor. Brüksel'deki meslektaşlarımız Türkiye'deki bu açıklamaları duyuyorlar. Bunlar gerçekten farklı açıklamalar. Ama bunlar da demokrasinin bir parçası. Ama bütün katılım süreçlerinde bu tür açıklama duyuluyor. Ama biz iş dünyasının AB sürecine içten bağlı olduğunu düşünüyoruz. AB bilgi büroları bu anlamda gerçek hayatı temsil ediyor, siyaseti temsil etmiyor." AB hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanan yanlış anlamalar ve ön yargılar bulunduğuna dikkat çeken Pierini, AB bilgi bürolarının bu bilgi eksikliğini gidermede çok önemli bir fonksiyonu yerine getirdiğini söyledi.

Binlerce sayfalık mevzuatın ve bu süreçteki tartışmaların bir takım ön yargılar doğurmasının normal olduğunu belirten Pierini, sözlerine şöyle devam etti: "Hepimiz bilgi eksikliği olduğunu biliyoruz. Binlerce sayfalık mevzuat var. Bu mevzuatı anlamak zor. Sonuçta bu sürecin Türk vatandaşlarına ne getireceğini görmek kolay değil. Ön yargılar olabilir. AB bilgi büroları işte bu bilgi eksikliğini kapatmaktadır." AB BİLGİ BÜROLARININ SAYISINI ARTIRACAĞIZ Tam üyelik sürecinde katılım öncesi mali yardım programının büyük bir meblağ tuttuğuna işaret eden Pierini, "1,5 milyar euro'luk bir bütçe var. Bunun amacı Türkiye'nin politikalarını AB seviyesine getirmektir. Türkiye'de 200'den fazla aktif proje yürütülüyor. Trabzon'da da projeler yürüttük. Katı atık, iş geliştirme, erozyon önleme programlarını yürüttük. Bu projelerin amacı Türk vatandaşlarının hayatını kolaylaştırmaktır, vatandaşlar da bunu anlıyor" dedi.

Türkiye'de 13 tane AB bilgi bürosu olduğunu anlatan Pierini, sözlerine şöyle devam etti: "İstanbul ve Ankara'da AB bilgi merkezleri var. Bu bilgi ağını daha da geliştirmek istiyoruz. Bilgi bürolarının sayısını yıl sonunda 15'e daha sonra da 20'ye çıkaracağız. Finansman durumunu da geliştirmek istiyoruz. Bunun ortak bir görev olduğunu düşünüyoruz ve bu sürecin sahiplenilmesi çok önemli. Ticaret odaları bu süreçte ilk sırada yer aldı. Siz bunun Türkiye'nin menfaatine olduğunu biliyorsunuz. Bunun son derece önemli faydaları oluyor. AB Türkiye Delegasyonu olarak hükümetin çalışmalarını da takip ediyoruz." TÜRKİYE REFORMLARA KARARLILIKLA DEVAM ETMELİ Pierini, AB'ye tam üyelik sürecinde 2007 yılının Türkiye açısından kayıp bir yıl olduğunu, içinde bulunduğumuz 2008 yılında da neler getireceğini bilmediklerini söyledi. Türkiye'nin kendisinden beklenen reformları geciktirmeden yapması gerektiğini anlatan Pierini, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Katılım süreci devam ediyor. Ama bu süreç ancak Türkiye'de gerçekleştirilecek reformlarla beslenebilir. Belli bir müktesebat var. Bunun için insanları ikna etmek gerekiyor. Bu müktesebatın AB'nin dayatması değil, Türk halkının menfaatine olduğunun anlatılması gerekiyor. Vatandaşlar sadece AB olduğu için bu süreçle ilgilenmiyor. Kendilerinin de bundan faydalanacağına inanıyorlar. Bunun dışında Türkiye'de demokrasi var. Siyasi süreç var. Zaman zaman siyasi farklı yönlere gidebiliyor. Bu durum süreci daha da zora sokabilir. Hepimizin ortak bir amacı var. Biz ortak bir kaderimiz olduğuna inanıyoruz. Bugün karşılaştığımız engellerle, gelecekte karşılaşacağımız engeller bir şekilde aşılacaktır." TAM ÜYELİK SÜRECİNİN BAŞARIYA ULAŞMASI SAHİPLENİLMESİNE BAĞLI AB tam üyelik sürecinin başarıyla sonuçlanması için bu sürecin siyasi değerlendirmelerden uzak bir şekilde sahiplenilmesi gerektiğine değinen Pierini, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sürecin başarısı sizin sahiplenmenize bağlı. Sahiplenmezseniz bir yere varamayız. Bu siyasetten uzak bir süreç. Bizim siyasi seçim kazanmamız gerekmiyor. O bakımdan biz böyle bir seçim kaygımız olmaksızın ilerleyebileceğimizi biliyoruz. Bizim sizden isteğimiz, Türk vatandaşlarının süreçle ilgili düşünceleri konusunda bize bilgi sağlamanızdır. Diplomatlar her zaman başkentte kalmıyorlar ve bürokratları dinliyorlar. Ülke sadece bakanlıktan oluşmuyor. Sizin rolünüz halkın düşünceleri konusunda bize bilgi aktarmak. Halk düzeyinde doğru anlaşılıyor muyuz? Her gün AB'de azınlıktan bahsediyoruz. Türkiye'de azınlık denince hassasiyet oluşuyor. Bu açıdan hassas davranıyoruz." TİCARET ODASI BAŞKANLARI AB SÜRECİNE TAM DESTEK VERDİ TTSO Başkanı Şadan Eren ise, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin sadece AB ülkeleri tarafından değil ekonomik bloklaşmaya doğru giden dünyada birçok ülke tarafından dikkatle takip edildiğini söyledi.

Türkiye ile AB arasındaki en önemli sorunun iletişim sorunu olduğunu anlatan Eren, sürekli iniş çıkış yaşayan Türkiye-AB ilişkilerindeki en önemli sorunun iletişim eksikliği olduğunu belirtti. Türkiye'de yeterli kamuoyu desteği olmasına rağmen AB ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda genel bilgilenme düzeyinin tatmin edici olmaktan uzak olduğunu savunan Eren, AB bilgi bürolarının bu anlamda çok önemli görevler yaptığını ifade etti.

Gaziantep Ticaret Odası (GTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan ise tam üyelik sürecinde diğer aday ülkelere uygulanan ayrıcalıkların Türkiye'ye uygulanmamasının rahatsızlığa yol açtığına dikkat çekti.

Avrupalı bazı siyasetçilerin sırf siyaset yapmak adına Kıbrıs ve Ermeni Sorunu ile ilgili yaptıkları açıklamaların Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilediğini belirten Aslan, şöyle konuştu: "Bu gibi konularda AB birimlerinin değil siyasilerin yaklaşımından ötürü tepki oluşuyor. Kıbrıs ve Ermeni konusunda kendi siyasi görüşleri açısından yapılan değerlendirmelerden rahatsız oluyoruz. AB Delegasyonu Türkiye Masası bu konuda bir yaklaşım geliştirmeli. AB içinden herhangi bir görüşün, bütün birliğin görüşü gibi sunmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Bizde de bazı siyasetçilerin fevri çıkışları olabiliyor. Bu konuda da AB bilgi bürolarının sosyal bilgilendirme yapması ve daha fazla kaynaşma doğrultusunda çeşitli ziyaretlerle ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor." AB'nin Türkiye'ye uzaktan bakmaktan ve Türkiye'yi İstanbul ve Ankara'dan ibaret görmekten vazgeçmesi gerektiğini dile getiren Aslan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "AB, bizi uzaktan seyretmek ya da Türkiye'yi Ankara ve İstanbul'dan ibaret görmekten kurtulamadı. Biz bu konudaki bedeli karşılamaya hazırız. Ama AB bu konuda bize cimri davranıyor. AB ile müzakere yapan bir ülke olarak fonlardan daha fazla kaynak alma fırsatı bulabiliriz. Bilgi bürolarının bütçeleri artırılmalı, bilgi büroları kendi içinde dayanışma içinde olmalı. Daha fazla proje üretmemiz gerekiyor. Biz bu olaya bir ülke görevi olarak bakıyoruz. Biz AB'ye tam üyelik perspektifi içindeyiz. Biz taahhüt ettiklerimizi yapmak durumundaysak AB'de verdiği sözleri yerine getirmelidir. Çünkü biz AB'yi karşılıklı taahhütlere uyan bir birlik olarak görüyoruz." Seminer daha sonra 2008 yılı AB bilgi bürolarının tanıtımıyla devam etti.

Cezaevine Fabrika Kurdu, Dünyaya Gümüş Satacak

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin En Büyük Gümüş Takı Üreticisi ve İhracatçısı. Sadece Türkiye'de Değil, Tayland'da da Bir Üretim Tesisi Bulunan Firma, Şimdi Bunlara Üçüncü Halkayı da Ekledi. Hem de Bir Cezaevinde...

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin en büyük gümüş takı üreticisi ve ihracatçısı. Sadece Türkiye'de değil, Tayland'da da bir üretim tesisi bulunan firma, şimdi bunlara üçüncü halkayı da ekledi. Hem de bir cezaevinde...

Akgün Kuyumculuk'un patronu Süleyman Akgün, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin en büyük cezaevi özel sektör yatırımını gerçekleştirdi ve Mardin Midyat Cezaevi'ne bir fabrika kurdu. Yakın zamanda cezaevindeki istihdamını 60 kişiye çıkarak olan Akgün'ün hedefi 80 kişiye ulaşmak. Buradan çıkan ürünler ise hem yurtiçine hem de yurtdışına pazarlanacak... 

 

Akgün ile hem bu ilginç ve cesur teşebbüsünü, hem de Türkiye'deki gümüş takı sektörünü, fırsatları ve hedeflerini konuştuk. 

Midyat Cezaevi'nde gümüş takı üretimi

 

HERŞEY TURİSTİK BİR GEZİ İLE BAŞLADI

- Cezaevinde üretim yapma işi nereden çıktı?

  

Aslında biraz ilginç oldu. Aklımızda hiç böyle bir proje yoktu. Ben 5 günlük bir turistik ziyaret için Mardin ve Midyat bölgesine gitmiştim. Oraya kadar gitmişken, başsavcı arkadaşımdı, ona da uğradık. Bana 'biz burada mahkumlar için birşeyler yapmayı düşünüyoruz, siz de yardımcı olur musunuz? dedi. Hatta  gelin bu işi siz yürütün diye bir teklifte bulundular. 

Sonra cezaevini gezelim dedik. Beraber geziyoruz cezaevini, iki tane masa atmışlar ortaya, birşeyler yapmaya çalışıyorlar.

 

- Üretim yapılıyor muydu orada?

Eren GÜLER YAZIYOR

Hayır, cezaevi idaresi almış, birşeyler öğretmeye çalışıyormuş. 3-5 kişilik bir grup, yine böyle gümüş konusunda birşey öğrenmeye çalışıyor. Bir ticaret filan yok ortada.

 

Neticede bize 'bu işi yapar mısınız?' dediler, biz de yardımcı oluruz dedik. Birkaç makine veririz, bilgi veririz gibi düşündük ama daha sonra 'burası tamamen size çalışsın, siparişleri siz verin, makinaları koyun' noktasına geldik. 'İşyurtları Kurumu olarak sizinle karşı karşıya gelip böyle bir işbirliğine gidelim' dediler.

- Neden kendileri yapmadı?

 

Çünkü kurum onlara öğretse bile satacakları bir kesim lazım. Nasıl satacaksınız? Bu defa 'siz getirin istediğinizi üretin, mahkumlar çalışsınlar, biz de kurum olarak sizin muhattabınız olalım' dediler.

 

- Siz de kabul ettiniz...

 

Biraz zorlama ile tabii, hatta ciddi bir zorlama ile 'evet' dedik. Neticede başsavcı çok samimi arkadaşımdı kıramadık. 200-250 bin dolarlık yatırımla cezaevine girdik.

 

Sonuçta Midyat turistik ziyaretten çıktı bütün bu olay. Anlayacağınız bir turistik geziden bu işi yapmaya mahkum olduk...

HEDEFİMİZ 80 KİŞİ ÇALIŞTIRMAK

 

- Görüşmeler ne kadar sürdü?

 

Görüşmeler 6 ay sürdü. Yılbaşında tüm makinaları içeriye koyduk ve hemen ardından eğitim işine girdik. Şimdi de üretime başladık.

 

- Üretim tesisi cezaevinin içerisinde mi?

 

Cezaevinin içerisinde yaklaşık 200 metrekarelik iki katlı bir yer vardı, makinalarımızı oraya koyup bir üretim atölyesi oluşturduk. Tamamen kuyum üretimine uygun bir yer oluşturduk.

 

- Sadece mahkumlar mı çalışıyor?

 

Yok hayır, İstanbul'dan üç usta gönderdik ve halen onlar devam ediyor. Sabah işe başlıyorlar, hem öğretiyorlar hem de üretim yaptırıyorlar. Akşam da çıkıyorlar. Mesaisini orada yapıyorlar. Üç ustanın haricinde kalan herkes ise mahkum.

 

- Ne kadarlık bir üretim yapacaksınız?

 

Üretim kapasitesi ayda 150-200 kg olacak. Tabii bu rakam modellere bağlı olarak 250 kg'ye de çıkabilir. Eğer ürettiğimizi satabilirsek cezevinden yılda 2 ton rahat üretiriz.

 

- Kaç kişi çalışıyor?

 

Şu anda 40 kişi fiili olarak çalışıyor, 20 kişi de eğitime devam ediyor. Eğitim alıp da yetişeni hemen işe alıyoruz. Eğitimler tamamlanınca 60 kişi çalışıyor olacak. Hedefimiz ise 80 kişiye istihdam sağlayabilmek.

ÖRGÜT MENSUPLARINI ÇALIŞTIRMIYORUZ

- Mahkumları nasıl seçiyorsunuz?

 

Mahkumları cezaevi yönetimi seçiyor. Önce kendi istekleri var mı, çalışmak istiyorlar mı ona bakıyorlar. Yönetim seçtikten sonra biz tekrar eğitime alarak el  becerisi var mı, yetiştirebilir miyiz, ona bakıyoruz. Kuyumculuk işi ona uygun mu, öğretebilir miyiz? Eğer öğretebilirsek devam ediyoruz, yoksa değiştiriyoruz.

 

- Mahkumun suçu önemli mi?

 

Biz bireysel suçlarla içeri girmiş insanları alıyoruz. Örgüt mensubu olanları çalıştırmıyoruz.

SİGORTA DA VAR MAAŞ DA ÖDÜYORUZ

 

- Mahkumlara ne kadar ödüyorsunuz?

 

Biz bu proje kapsamında İşyurtları Kurumu ile anlaşma yaptık. Bizim direk muhatabımız o kurumdur. Biz onlara, devletin belirlediği bir resmi ücret var ve onu ödüyoruz.

 

Günlük ücret 5.25 YTL. Biz çalışan başına bu rakamı kuruma ödüyoruz.

 

- Sigorta var mı?

 

Evet, ayrıca sigortalarını da ödüyoruz. Ama sigorta dışarıdakinden farklı. Mahkumlar için emeklilikik sigortası olmuyor, sağlık sigortası var. Dışarıdaki birinci dereceden akrabaları bu sigortadan yararlanabiliyor.

 

Bunun haricinde bir de İşyurtları Kurumuna pay veriliyor. Onların da ayakta durabilmesi için çıkan iş durumuna göre bir miktar pay ayrılıyor. Yani bu işten hem mahkum, hem İşyurtları Kurumu hem de mahkumların yakınları yararlanıyor. En önemlisi de mahkumlar bir meslek kazanmış oluyor.

 

- Tahliye olduktan sonra sizde çalışmaya devam edecekler mi?

 

Piyasanın şartları elverdiği ölçüde bizim fabrikamızda çalışmaya devam edebilir. Hatta o bölgeden olup da çok iyi çalışan bir mahkum olursa çıktıktan sonra  

yine cezaevinde de çalışmaya devam edebilir. Bizim oradaki ustalarımızdan, ustabaşılarımızdan biri olabilir.

HEPSİ ÇOK İSTEKLİ, İYİ NETİCELER ALIYORUZ

- Mahkumların ürettiği işten ve becerilerinden memnun kaldınız mı?

 

Bir kere çok istekliler. Hepsinin gözlerinde ışıltı var. Neticede 3-4 metrekarelik bir koğuşta yaşayacaklarına dışarıda bir fabrikada çalışıyormuş gibi 200  

metrekarelik bir alanda çalışıyorlar. İş elbiselerini giyiyorlar, rahat, nezih ve tertemiz bir ortamda çalışabiliyorlar.

 

Kendileri işi öğrenmek için çok gayret safediyor. Çünkü işi öğrenemeyen, bu konuda becerisini gösteremeyen geri dönmek zorunda. Geri dönünce de koğuşunda kalacak, çalışma bölgesine gelemeyecek... Koğuşunda kalınca hem alacağı ücretten hem de sigortadan olacak. Ayrıca günlerini koğuşta geçirmek zorunda kalacak.

 

Sonuçta bu tür bir çalışma onlar için bir nevi dışarıda olma hissi yaratıyor. Yatağında yatıyor, sabah geliyor, işe başlıyor, öğlen yemeğini yiyiyor, sonra tekrar koğuşuna dönüyor... Böylece cezaevinde bulunma modundan çıkmış oluyor. Bu da mahkumlar için son derece önemli...

 

Çok gayretliler ve iyi neticeler alıyoruz. Ben 7-8 ayda netice alırım derken, 3 ayda benim tahmin ettiğim yere geldiler.

 

- Mesai saatleri nasıl?

 

Sabah 8.30 akşam 17.30.

BU İŞİN ESAS KISMI SOSYAL SORUMLULUK

- Cezaevinde üretim yapmanın size ne avantajı var?

 

YENİ TEKLİFLER VAR AMA BEKLEMEDEYİZ

 

- Başka cezaevlerinden de teklif geliyor mu?

 

Evet geliyor tabii. Ama Türkiye'nin şartları, piyasanın şartları bizi nereye götürür bilemiyoruz. Onun için Mardin Midyat'da 70-80 kişilik gruba iş verdikten sonra tekrar bir gruba iş verebilir miyiz, veremez miyiz, piyasa bizi nereye götürür, bunları düşünüyoruz açıkçası. Yoksa yer olarak yer var. Teklifler var, hazır.

 

- Nereden mesela?

 

Mesela Kartal Cezaevi'nden talep var. Maltepe Cezaevi'ne taşındıktan sonra çalışmak isteyen 200-250 kişiyi orada bırakıp bir proje yapmak istiyorlar. Bu bizim iş kolu da olabilir başka iş kolu da olabilir.

Sonuçta teklif var. Tabii bizim düşüncemiz de var ama soru işaretleri de var. Günümüz koşulları, Mardin'de 80 kişi çalışıyor olacak, aynı şeyi Kartal'da da yapabilir miyiz yapamaz mıyız gibi konuları devamlı düşünüyoruz. Şu anda beklemedeyiz. Biz sigortalı bir insan çalıştırdığımızda, piyasada işler yavaşlasa da ona yine maaş vermek zorundasınız. Veya daha da yavaşladı, belki işten çıkarmanız  gerekebilir, bu da tazminat ödeyeceğiniz anlamına gelir. Onlarla öyle bir şeyimiz yok. Sadece çalıştıkları sürece ücret Vereceğiz, çalışmadığı sürece 

vermeyeceğiz. Piyasa şartları sıkıştığı ve satışlar azaldığı zaman bizim bir kaybımız olmayacak.

Ama burada en önemlisi, biz bu işe girerken bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşündük. Başta bir-iki makine göndeririz demiştik ama artık kolumuzu  

kaptırdık. Şimdi ilgileniyoruz, gümüşünü gönderiyoruz, modelle beslemeye çalışıyoruz ve yeni makinalar da koyacağız.

 

- Kar edebiliyor musunuz?

  

Şu anda etmiyoruz. Bizim kara geçebilmemiz sene sonunu bulur. Çünkü önce işi öğretmemiz lazım. Neticede fabrikalarda çalışan işçilerimiz çok seri çalışıyor.

 

Burada bir kişi ayda 1-2 kg üretebilirken, bu rakam fabrikalarda 5 kg'ye çıkıyor. Haliyle veriğimiz ücretle aldığımız ürün arasında büyük bir kar marjı olmayacak. Bu işin esas kısmı bir sosyal sorumluluk projesi olması. Ama belki 1-1.5 sene sonra, çok istediğimiz şekle gelirse, ancak o zaman kar edebiliriz.

 

- İşçilik maliyeti çok düşük ama burada...

 

Gümüş işinde işçilik maliyeti en fazla yüzde 15'tir. Kalanı metal ve sabit maliyetlerdir, onlarla oynayamazsınız. Bu yüzden işçilikle oynayarak ancak o yüzde 15'ten  kar edebilirsiniz. Mesela bunu yüzde 10'a çekebilirseniz orada bir beş puan kar edebilirsiniz.

 

Rakamlar büyük rakamlar değil, sadece işçilik farkından kazanabiliriz. Zaten öyle yüksek karlar olursa İstanbul'daki fabrikayı kapatırım, ben de Mardin'e   

giderim, orada da ev tutarım ve kazanırım.... Ama dediğim gibi işçilik toplam maliyetlerin çok düşük bir kısmı. Bizi oraya götüren şeyin yüzde 80-90'ı sosyal sorumluluktur. 

 

- Siz Rizeli'siniz. Neden kendi şehriniz değil de Mardin?

 

Bunu bana Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de sordu bakanlık müsteşarı da sordu. Sonuçta Türkiye'nin her tarafı bizim, her karışı bizim. Ayrıca Mardin'de gümüş sanatı, el sanatçılığı çok gelişmiş. Bu bizim için çok önemli bir  sosyal sorumluluk projesi...

- Cezaevinde hangi tür ürünleri üretiyorsunuz?

Şu anda bayan yüzük, küpe, bileklik ağırlıklı üretiyoruz.

 

- Yani daha kolay ürünler mi?

 

SEKTÖRDE BİR KARADENİZLİ...

- Bu sektörde Karadenizli fazla değildir. Sizin Akgün Kuyumculuk maceranız nasıl başladı?

 

Esasında bu sektörde Mardinli çoktur, Süryani grup çoktur ama son zamanlarda her kesimden insan girmeye başladı.

Ben makina mühendisiyim. Üniversiteden mezun olduktan sonra 1986'da eniştemle ortak olarak firma kurduk ve işe başladım. 94 yılında da kardeşimle ortak olarak burayı kurduk. 2000'e kadar ufak çaplı bir firmaydık ama bu tarihten sonra imalatı da ekledik. Bizim imalat geçmişimiz çok değil, fakat 22 senedir piyasa tecrübemiz var.

İmalatı kurarken en son teknoloji ile kurduk. Sıfırdan başlarken böyle büyük bir yatırım yaptık. İtalyan ve Japon makinalar getirdim ve 100 kişi ile imalata başladık. Yani biraz iddialı başladık. Millet yavaş yavaş büyür ama biz bu işi büyütürüz deyip hızlı girdik.

 

Bizim başlangıçtaki hedefimiz çok kaliteli mal üretip Avrupa'ya ihraç etmekti. Kaliteli model yaparsanız ve Avrupa'ya satarsanız onun karşılığını alırsınız.  Eğer hedef olarak Ortadoğu'yu seçerseniz çok düşük marjla çalışmanız lazım. Kalite o kadar ön planda değildir. Biz onun için hedef olarak Avrupa'yı koyduk ve özellikle Almanya odaklı ürün üretmeye başladık. Sonuçta çıktığımız yolda başarılı olduğumuzu görüyoruz.

Yok hayır. İlk başta kolaydan başladık ama şu anda standart işçiliği üretebilecek konuma getirdik. Yani orada kendi fabrikamızda ürettiğimiz birçok ürünü üretibiliyoruz. Ama tabii kaplama gibi daha yüksek teknoloji gerektiren ürünleri İstanbul'da üretiyoruz. Düz ve yüzeysel işlemlerin yapılableceği modelleri yapıyoruz.

- Buradan çıkan ürünler belirli bir bölgeye gidiyor mu?

 

Oradan çıkan ürünleri gönderdiğimiz kesin bir yer yok. Önce buraya getiriyoruz. Pazarlamasını buradan yapıyoruz. Müşteri grubumuza siparişlerine göre gönderiyoruz. Yurtiçine de yurtdışına da gönderiyoruz. Önümzdeki dönemde ise Silver Point mağazalarımızın içine ufak bir bölüm yapıp orada sergileyebiliriz.

TAYLAND'DA DA FABRİKAMIZ VAR

 

- Kaç tane üretim tesisiniz var?

 

Midyat'la beraber 3 olduk. İstanbul Demirkapı'da ve Tayland'da da fabrikalarımız var. Demirkapı'da 100'ün üzerinde eleman çalışıyor. Yıllık 6-6.5 ton ürün kapasitemiz var. Has gümüşü götürüyoruz ve bitmiş şekilde 6.5 ton ürün alıyoruz. Bunun da yüzde 90'ı ihraç ediliyor.

Tayland'da ise 60 kişi çalışıyor. Oradaki fabrikayı üç yıl önce kurduk. 

- Tayland'da tesis kurmak nereden çıktı?

 

Orada elişçiliği daha gelişmiş durumda. Türkiye'de ağırlıklı olarak teknolojiyi, orada ise el emeğini kullanıyoruz. El işçiliği çok fazla olan modelleri orada üretiyoruz ve böylece maliyetleri de düşürebiliyoruz. Çünkü orada işçilik daha ucuz.

 

Bir de gümüş deyince dünyanın bir numaralı merkezi Tayland. En çok üretimin yapıldığı ve en fazla çeşidin üretildiği ülkeler arasında yer alıyor. Haliyle tüm toptancılar ve alıcılar Tayland'a gidiyor.

Biz de eğer orada bir merkezimiz olursa Türkiye'ye gelmeyen toptancılarla Tayland'da buluşuruz ve oradan Türkiye siparişlerini alırız diye düşündük. Düşündüğümüzde de çok başarılı olduk. Projemiz tamamen dediğimiz noktada uygulanmış oldu. Çok önemli müşterilerle buluşma şansımız oldu. Oradan siparişi alıyoruz, burada üretiyoruz ve dünyaya ihraç ediyoruz. Yani bir nevi o noktadan hem oraya hem buraya çalışıyoruz...

BİZİM ESAS PAZARIMIZ AVRUPA

- Akgün Kuyumculuk olarak sektörde neredesiniz?

 

Türkiye'de en büyük imalatçı firmayız. En kaliteli ürün yapan firmayız. İhracatta da yine birinci konumda olduğumuzu sanıyorum.

 

- İhracat payınız ne kadar?

İhracatın toplam ciro içerisindeki payı yüzde 70 civarında. Toplam 58 ülkeye ihracat yapıyoruz. En büyük pazarımız ise Almanya. Biz çok kaliteli ürün yapıyoruz ve ağırlıklı olarak Avrupa'ya çalışıyoruz. İşe başlarken de hedefimiz buydu zaten.

Biz kalitenin üzerinde çok duruyoruz ki satışımız rahat olsun. O yüzden piyasanın şartları bizi fazla etkilemiyor. Her sene yaklaşık yüzde 20 büyüyoruz.

KÜLTÜR SEVİYESİ ARTTIKÇA GÜMÜŞ KULLANIMI DA ARTIYOR

- Türkiye'de gümüş takı satışları ne durumda?

 

Son zamanlarda beyaz altının çıkması, gümüşü bir miktar daha öne çıkardı. Sonuçta beyaz altınla gümüşü ayırmanız mümkün değil. Sadece pırlanta olursa taştan dolayı anlarsınız. Bu benzerlik de satışları önemli oranda artırıyor.

 

Bir de kültür seviyesi yükseldikçe, tercihler değişiyor. Daha önce Anadolu'da altın hem takı hem de yatırımdı. Ama şimdi gençler altın istemiyor. Evlenirken bile 'tamam ben yüzük takarım, ama başka birşey istemem' diyor. Takı olarak artık gençler gümüşü tercih ediyor ve bu tercih gümüş takı satışlarını artırıyor. 

 

Sektör her sene yüzde 20-25 büyüyor... Bence sektörün önü açık. Türkiye gümüş sektöründe yavaş yavaş ciddi bir konuma geldi. Dünyada ilk 5-6 ülkeden biriyiz. 

 

- Ya ihracat?

Geçen sene yüzde 26 arttı. Toplam ihracat 60 milyon doların üzerine çıktı. 

- Sektörde en güçlü ülke hangisi?

Makina zinciri olarak düşünürsek en büyük İtalya. Ama kuyum, yani yüzük, kolye, küpe bazında Tayland. Üçüncü Çin, dördüncü Hindistan, sonra da biz geliriz. 

Ama toplam ciroda her zaman İtalya birinci çıkar. Çünkü orada gümüş zincir üretimi çok fazla.

Tasarım olarak da İtalya önde zaten. İtalyanlar bu konuda modayı belirleyici konumda.

GÜMÜŞ YÜZÜKTE FUL ÇALIŞIYORUZ

 

- En çok sattığınız ürün nedir?

 

Kolye ve bileklikten oluşan bir setimiz var, en çok onu satıyoruz. Ondan sonra alyans yüzük. Biz her sene yüzükte ful çalışıyoruz. Özellikle Avrupa'da büyük talep var. Bayanlar da erkekler de kullanıyor. 

- Avrupalı gümüş ürünlere mi yöneliyor?

Avrupa'da gümüşe kayış çok hızlı. Gümüş kullanımı Türkiye'den çok daha fazla yaygın. Ya gümüş ya da bujiteri kullanıyorlar. Altın kullanımı da var ama çok fazla değil. Çünkü bir altın aksesurara ödeyeceğiniz paraya 10-15 tane ayrı gümüş aksesuar alabiliyorsunuz. Her türlü kullanım için ayrı ayrı takabiliyorsunuz.

 

Altın yatırım aracı olmaktan çıkınca gümüşe yönelim çok arttı.

 

- Gümüşü hammadde olarak nereden getiriyorsunuz?

 

Kütahya Etibank tesislerinde üretiliyor. Ayrıca ithalatçı firmalardan alıyoruz. Çünkü Etibank'taki üretim talebi karşılamıyor.

 

- Rezervde en büyük kim?

 

En büyük rezervler Güney Afrika'da. Altın da gümüş de en çok oradan çıkıyor. Avrupalı şirketler oradan alıyor, biz de onlardan ithal ediyoruz. 

SİLVER POİNT İLE PERAKENDEYE GİRİYOR

- İstihdamı artırmayı düşünüyor musunuz?

Bir miktar daha artırdık zaten Mardin projesi ile. Şimdi pazarlama ağını genişleteceğiz. Ayrıca Silver Point adı altında perakende zinciri kuruyoruz. Bu bir miktar daha mal çekmemizi sağlayacak ve haliyle üretim kısmımızı da güçlendireceğiz.

 

Bu sene hedefimiz 10 mağaza kurmak. Şu anda Şehr-i Bazaar'da ve Depozite AVM'de varız. Diğer yerlerle görüşmelerimiz sürüyor.

 

- Sadece alışveriş merkezlerinde mi açacaksınız?

 

Hayır, caddelere de ineceğiz. Bayilik yöntemi ile büyüyeceğiz ama önce 10 yer açıp kendimiz test etmek istiyoruz. Bu kendi yerlerimizde nasıl gidiyor, kar oranları, cirolar nedir, hangi ürünler gidiyor, bunlara bakacağız. Önce test mağazalarımıza bakıp sonra bayilik vermeye başlayacağız.

 

-Bayilik şartları nedir?

Katılım payı almayacağız. Gümüşle ilgili tecrübe de aramıyoruz. Ama yatırımcı ruha sahip olmalı. Ortalama 50-60 bin dolara bir mağaza açılabiliyor.

 

Bayilerimizi fazla zorlamadan, kendi ailemizden biri gibi görüp ortak kazanacağımız bir noktaya doğru gideceğiz. Sadece kendimiz kazanalım amacında değiliz.  

 

Her sene 10-15 civarında bayilik verecğiz. Sadece istanbul'da kalmayacağız, Anadolu'ya da yayılacağız. şu anda 30'a yakın talep var ama biz bekletiyoruz. Çünkü önce test etmemiz lazım... 5 saat önce.. [1328088]

 

Erken Rezervasyon Yaptırın %30 Ucuz Tatil Yapın!

Cezaevine Fabrika Kurdu, Dünyaya Gümüş Satacak

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin En Büyük Gümüş Takı Üreticisi ve İhracatçısı. Sadece Türkiye'de Değil, Tayland'da da Bir Üretim Tesisi Bulunan Firma, Şimdi Bunlara Üçüncü Halkayı da Ekledi. Hem de Bir Cezaevinde...

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin en büyük gümüş takı üreticisi ve ihracatçısı. Sadece Türkiye'de değil, Tayland'da da bir üretim tesisi bulunan firma, şimdi bunlara üçüncü halkayı da ekledi. Hem de bir cezaevinde...

Akgün Kuyumculuk'un patronu Süleyman Akgün, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin en büyük cezaevi özel sektör yatırımını gerçekleştirdi ve Mardin Midyat Cezaevi'ne bir fabrika kurdu. Yakın zamanda cezaevindeki istihdamını 60 kişiye çıkarak olan Akgün'ün hedefi 80 kişiye ulaşmak. Buradan çıkan ürünler ise hem yurtiçine hem de yurtdışına pazarlanacak... 

 

Akgün ile hem bu ilginç ve cesur teşebbüsünü, hem de Türkiye'deki gümüş takı sektörünü, fırsatları ve hedeflerini konuştuk. 

Midyat Cezaevi'nde gümüş takı üretimi

 

HERŞEY TURİSTİK BİR GEZİ İLE BAŞLADI

- Cezaevinde üretim yapma işi nereden çıktı?

  

Aslında biraz ilginç oldu. Aklımızda hiç böyle bir proje yoktu. Ben 5 günlük bir turistik ziyaret için Mardin ve Midyat bölgesine gitmiştim. Oraya kadar gitmişken, başsavcı arkadaşımdı, ona da uğradık. Bana 'biz burada mahkumlar için birşeyler yapmayı düşünüyoruz, siz de yardımcı olur musunuz? dedi. Hatta  gelin bu işi siz yürütün diye bir teklifte bulundular. 

Sonra cezaevini gezelim dedik. Beraber geziyoruz cezaevini, iki tane masa atmışlar ortaya, birşeyler yapmaya çalışıyorlar.

 

- Üretim yapılıyor muydu orada?

Eren GÜLER YAZIYOR

Hayır, cezaevi idaresi almış, birşeyler öğretmeye çalışıyormuş. 3-5 kişilik bir grup, yine böyle gümüş konusunda birşey öğrenmeye çalışıyor. Bir ticaret filan yok ortada.

 

Neticede bize 'bu işi yapar mısınız?' dediler, biz de yardımcı oluruz dedik. Birkaç makine veririz, bilgi veririz gibi düşündük ama daha sonra 'burası tamamen size çalışsın, siparişleri siz verin, makinaları koyun' noktasına geldik. 'İşyurtları Kurumu olarak sizinle karşı karşıya gelip böyle bir işbirliğine gidelim' dediler.

- Neden kendileri yapmadı?

 

Çünkü kurum onlara öğretse bile satacakları bir kesim lazım. Nasıl satacaksınız? Bu defa 'siz getirin istediğinizi üretin, mahkumlar çalışsınlar, biz de kurum olarak sizin muhattabınız olalım' dediler.

 

- Siz de kabul ettiniz...

 

Biraz zorlama ile tabii, hatta ciddi bir zorlama ile 'evet' dedik. Neticede başsavcı çok samimi arkadaşımdı kıramadık. 200-250 bin dolarlık yatırımla cezaevine girdik.

 

Sonuçta Midyat turistik ziyaretten çıktı bütün bu olay. Anlayacağınız bir turistik geziden bu işi yapmaya mahkum olduk...

HEDEFİMİZ 80 KİŞİ ÇALIŞTIRMAK

 

- Görüşmeler ne kadar sürdü?

 

Görüşmeler 6 ay sürdü. Yılbaşında tüm makinaları içeriye koyduk ve hemen ardından eğitim işine girdik. Şimdi de üretime başladık.

 

- Üretim tesisi cezaevinin içerisinde mi?

 

Cezaevinin içerisinde yaklaşık 200 metrekarelik iki katlı bir yer vardı, makinalarımızı oraya koyup bir üretim atölyesi oluşturduk. Tamamen kuyum üretimine uygun bir yer oluşturduk.

 

- Sadece mahkumlar mı çalışıyor?

 

Yok hayır, İstanbul'dan üç usta gönderdik ve halen onlar devam ediyor. Sabah işe başlıyorlar, hem öğretiyorlar hem de üretim yaptırıyorlar. Akşam da çıkıyorlar. Mesaisini orada yapıyorlar. Üç ustanın haricinde kalan herkes ise mahkum.

 

- Ne kadarlık bir üretim yapacaksınız?

 

Üretim kapasitesi ayda 150-200 kg olacak. Tabii bu rakam modellere bağlı olarak 250 kg'ye de çıkabilir. Eğer ürettiğimizi satabilirsek cezevinden yılda 2 ton rahat üretiriz.

 

- Kaç kişi çalışıyor?

 

Şu anda 40 kişi fiili olarak çalışıyor, 20 kişi de eğitime devam ediyor. Eğitim alıp da yetişeni hemen işe alıyoruz. Eğitimler tamamlanınca 60 kişi çalışıyor olacak. Hedefimiz ise 80 kişiye istihdam sağlayabilmek.

ÖRGÜT MENSUPLARINI ÇALIŞTIRMIYORUZ

- Mahkumları nasıl seçiyorsunuz?

 

Mahkumları cezaevi yönetimi seçiyor. Önce kendi istekleri var mı, çalışmak istiyorlar mı ona bakıyorlar. Yönetim seçtikten sonra biz tekrar eğitime alarak el  becerisi var mı, yetiştirebilir miyiz, ona bakıyoruz. Kuyumculuk işi ona uygun mu, öğretebilir miyiz? Eğer öğretebilirsek devam ediyoruz, yoksa değiştiriyoruz.

 

- Mahkumun suçu önemli mi?

 

Biz bireysel suçlarla içeri girmiş insanları alıyoruz. Örgüt mensubu olanları çalıştırmıyoruz.

SİGORTA DA VAR MAAŞ DA ÖDÜYORUZ

 

- Mahkumlara ne kadar ödüyorsunuz?

 

Biz bu proje kapsamında İşyurtları Kurumu ile anlaşma yaptık. Bizim direk muhatabımız o kurumdur. Biz onlara, devletin belirlediği bir resmi ücret var ve onu ödüyoruz.

 

Günlük ücret 5.25 YTL. Biz çalışan başına bu rakamı kuruma ödüyoruz.

 

- Sigorta var mı?

 

Evet, ayrıca sigortalarını da ödüyoruz. Ama sigorta dışarıdakinden farklı. Mahkumlar için emeklilikik sigortası olmuyor, sağlık sigortası var. Dışarıdaki birinci dereceden akrabaları bu sigortadan yararlanabiliyor.

 

Bunun haricinde bir de İşyurtları Kurumuna pay veriliyor. Onların da ayakta durabilmesi için çıkan iş durumuna göre bir miktar pay ayrılıyor. Yani bu işten hem mahkum, hem İşyurtları Kurumu hem de mahkumların yakınları yararlanıyor. En önemlisi de mahkumlar bir meslek kazanmış oluyor.

 

- Tahliye olduktan sonra sizde çalışmaya devam edecekler mi?

 

Piyasanın şartları elverdiği ölçüde bizim fabrikamızda çalışmaya devam edebilir. Hatta o bölgeden olup da çok iyi çalışan bir mahkum olursa çıktıktan sonra  

yine cezaevinde de çalışmaya devam edebilir. Bizim oradaki ustalarımızdan, ustabaşılarımızdan biri olabilir.

HEPSİ ÇOK İSTEKLİ, İYİ NETİCELER ALIYORUZ

- Mahkumların ürettiği işten ve becerilerinden memnun kaldınız mı?

 

Bir kere çok istekliler. Hepsinin gözlerinde ışıltı var. Neticede 3-4 metrekarelik bir koğuşta yaşayacaklarına dışarıda bir fabrikada çalışıyormuş gibi 200  

metrekarelik bir alanda çalışıyorlar. İş elbiselerini giyiyorlar, rahat, nezih ve tertemiz bir ortamda çalışabiliyorlar.

 

Kendileri işi öğrenmek için çok gayret safediyor. Çünkü işi öğrenemeyen, bu konuda becerisini gösteremeyen geri dönmek zorunda. Geri dönünce de koğuşunda kalacak, çalışma bölgesine gelemeyecek... Koğuşunda kalınca hem alacağı ücretten hem de sigortadan olacak. Ayrıca günlerini koğuşta geçirmek zorunda kalacak.

 

Sonuçta bu tür bir çalışma onlar için bir nevi dışarıda olma hissi yaratıyor. Yatağında yatıyor, sabah geliyor, işe başlıyor, öğlen yemeğini yiyiyor, sonra tekrar koğuşuna dönüyor... Böylece cezaevinde bulunma modundan çıkmış oluyor. Bu da mahkumlar için son derece önemli...

 

Çok gayretliler ve iyi neticeler alıyoruz. Ben 7-8 ayda netice alırım derken, 3 ayda benim tahmin ettiğim yere geldiler.

 

- Mesai saatleri nasıl?

 

Sabah 8.30 akşam 17.30.

BU İŞİN ESAS KISMI SOSYAL SORUMLULUK

- Cezaevinde üretim yapmanın size ne avantajı var?

 

YENİ TEKLİFLER VAR AMA BEKLEMEDEYİZ

 

- Başka cezaevlerinden de teklif geliyor mu?

 

Evet geliyor tabii. Ama Türkiye'nin şartları, piyasanın şartları bizi nereye götürür bilemiyoruz. Onun için Mardin Midyat'da 70-80 kişilik gruba iş verdikten sonra tekrar bir gruba iş verebilir miyiz, veremez miyiz, piyasa bizi nereye götürür, bunları düşünüyoruz açıkçası. Yoksa yer olarak yer var. Teklifler var, hazır.

 

- Nereden mesela?

 

Mesela Kartal Cezaevi'nden talep var. Maltepe Cezaevi'ne taşındıktan sonra çalışmak isteyen 200-250 kişiyi orada bırakıp bir proje yapmak istiyorlar. Bu bizim iş kolu da olabilir başka iş kolu da olabilir.

Sonuçta teklif var. Tabii bizim düşüncemiz de var ama soru işaretleri de var. Günümüz koşulları, Mardin'de 80 kişi çalışıyor olacak, aynı şeyi Kartal'da da yapabilir miyiz yapamaz mıyız gibi konuları devamlı düşünüyoruz. Şu anda beklemedeyiz. Biz sigortalı bir insan çalıştırdığımızda, piyasada işler yavaşlasa da ona yine maaş vermek zorundasınız. Veya daha da yavaşladı, belki işten çıkarmanız  gerekebilir, bu da tazminat ödeyeceğiniz anlamına gelir. Onlarla öyle bir şeyimiz yok. Sadece çalıştıkları sürece ücret Vereceğiz, çalışmadığı sürece 

vermeyeceğiz. Piyasa şartları sıkıştığı ve satışlar azaldığı zaman bizim bir kaybımız olmayacak.

Ama burada en önemlisi, biz bu işe girerken bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşündük. Başta bir-iki makine göndeririz demiştik ama artık kolumuzu  

kaptırdık. Şimdi ilgileniyoruz, gümüşünü gönderiyoruz, modelle beslemeye çalışıyoruz ve yeni makinalar da koyacağız.

 

- Kar edebiliyor musunuz?

  

Şu anda etmiyoruz. Bizim kara geçebilmemiz sene sonunu bulur. Çünkü önce işi öğretmemiz lazım. Neticede fabrikalarda çalışan işçilerimiz çok seri çalışıyor.

 

Burada bir kişi ayda 1-2 kg üretebilirken, bu rakam fabrikalarda 5 kg'ye çıkıyor. Haliyle veriğimiz ücretle aldığımız ürün arasında büyük bir kar marjı olmayacak. Bu işin esas kısmı bir sosyal sorumluluk projesi olması. Ama belki 1-1.5 sene sonra, çok istediğimiz şekle gelirse, ancak o zaman kar edebiliriz.

 

- İşçilik maliyeti çok düşük ama burada...

 

Gümüş işinde işçilik maliyeti en fazla yüzde 15'tir. Kalanı metal ve sabit maliyetlerdir, onlarla oynayamazsınız. Bu yüzden işçilikle oynayarak ancak o yüzde 15'ten  kar edebilirsiniz. Mesela bunu yüzde 10'a çekebilirseniz orada bir beş puan kar edebilirsiniz.

 

Rakamlar büyük rakamlar değil, sadece işçilik farkından kazanabiliriz. Zaten öyle yüksek karlar olursa İstanbul'daki fabrikayı kapatırım, ben de Mardin'e   

giderim, orada da ev tutarım ve kazanırım.... Ama dediğim gibi işçilik toplam maliyetlerin çok düşük bir kısmı. Bizi oraya götüren şeyin yüzde 80-90'ı sosyal sorumluluktur. 

 

- Siz Rizeli'siniz. Neden kendi şehriniz değil de Mardin?

 

Bunu bana Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de sordu bakanlık müsteşarı da sordu. Sonuçta Türkiye'nin her tarafı bizim, her karışı bizim. Ayrıca Mardin'de gümüş sanatı, el sanatçılığı çok gelişmiş. Bu bizim için çok önemli bir  sosyal sorumluluk projesi...

- Cezaevinde hangi tür ürünleri üretiyorsunuz?

Şu anda bayan yüzük, küpe, bileklik ağırlıklı üretiyoruz.

 

- Yani daha kolay ürünler mi?

 

SEKTÖRDE BİR KARADENİZLİ...

- Bu sektörde Karadenizli fazla değildir. Sizin Akgün Kuyumculuk maceranız nasıl başladı?

 

Esasında bu sektörde Mardinli çoktur, Süryani grup çoktur ama son zamanlarda her kesimden insan girmeye başladı.

Ben makina mühendisiyim. Üniversiteden mezun olduktan sonra 1986'da eniştemle ortak olarak firma kurduk ve işe başladım. 94 yılında da kardeşimle ortak olarak burayı kurduk. 2000'e kadar ufak çaplı bir firmaydık ama bu tarihten sonra imalatı da ekledik. Bizim imalat geçmişimiz çok değil, fakat 22 senedir piyasa tecrübemiz var.

İmalatı kurarken en son teknoloji ile kurduk. Sıfırdan başlarken böyle büyük bir yatırım yaptık. İtalyan ve Japon makinalar getirdim ve 100 kişi ile imalata başladık. Yani biraz iddialı başladık. Millet yavaş yavaş büyür ama biz bu işi büyütürüz deyip hızlı girdik.

 

Bizim başlangıçtaki hedefimiz çok kaliteli mal üretip Avrupa'ya ihraç etmekti. Kaliteli model yaparsanız ve Avrupa'ya satarsanız onun karşılığını alırsınız.  Eğer hedef olarak Ortadoğu'yu seçerseniz çok düşük marjla çalışmanız lazım. Kalite o kadar ön planda değildir. Biz onun için hedef olarak Avrupa'yı koyduk ve özellikle Almanya odaklı ürün üretmeye başladık. Sonuçta çıktığımız yolda başarılı olduğumuzu görüyoruz.

Yok hayır. İlk başta kolaydan başladık ama şu anda standart işçiliği üretebilecek konuma getirdik. Yani orada kendi fabrikamızda ürettiğimiz birçok ürünü üretibiliyoruz. Ama tabii kaplama gibi daha yüksek teknoloji gerektiren ürünleri İstanbul'da üretiyoruz. Düz ve yüzeysel işlemlerin yapılableceği modelleri yapıyoruz.

- Buradan çıkan ürünler belirli bir bölgeye gidiyor mu?

 

Oradan çıkan ürünleri gönderdiğimiz kesin bir yer yok. Önce buraya getiriyoruz. Pazarlamasını buradan yapıyoruz. Müşteri grubumuza siparişlerine göre gönderiyoruz. Yurtiçine de yurtdışına da gönderiyoruz. Önümzdeki dönemde ise Silver Point mağazalarımızın içine ufak bir bölüm yapıp orada sergileyebiliriz.

TAYLAND'DA DA FABRİKAMIZ VAR

 

- Kaç tane üretim tesisiniz var?

 

Midyat'la beraber 3 olduk. İstanbul Demirkapı'da ve Tayland'da da fabrikalarımız var. Demirkapı'da 100'ün üzerinde eleman çalışıyor. Yıllık 6-6.5 ton ürün kapasitemiz var. Has gümüşü götürüyoruz ve bitmiş şekilde 6.5 ton ürün alıyoruz. Bunun da yüzde 90'ı ihraç ediliyor.

Tayland'da ise 60 kişi çalışıyor. Oradaki fabrikayı üç yıl önce kurduk. 

- Tayland'da tesis kurmak nereden çıktı?

 

Orada elişçiliği daha gelişmiş durumda. Türkiye'de ağırlıklı olarak teknolojiyi, orada ise el emeğini kullanıyoruz. El işçiliği çok fazla olan modelleri orada üretiyoruz ve böylece maliyetleri de düşürebiliyoruz. Çünkü orada işçilik daha ucuz.

 

Bir de gümüş deyince dünyanın bir numaralı merkezi Tayland. En çok üretimin yapıldığı ve en fazla çeşidin üretildiği ülkeler arasında yer alıyor. Haliyle tüm toptancılar ve alıcılar Tayland'a gidiyor.

Biz de eğer orada bir merkezimiz olursa Türkiye'ye gelmeyen toptancılarla Tayland'da buluşuruz ve oradan Türkiye siparişlerini alırız diye düşündük. Düşündüğümüzde de çok başarılı olduk. Projemiz tamamen dediğimiz noktada uygulanmış oldu. Çok önemli müşterilerle buluşma şansımız oldu. Oradan siparişi alıyoruz, burada üretiyoruz ve dünyaya ihraç ediyoruz. Yani bir nevi o noktadan hem oraya hem buraya çalışıyoruz...

BİZİM ESAS PAZARIMIZ AVRUPA

- Akgün Kuyumculuk olarak sektörde neredesiniz?

 

Türkiye'de en büyük imalatçı firmayız. En kaliteli ürün yapan firmayız. İhracatta da yine birinci konumda olduğumuzu sanıyorum.

 

- İhracat payınız ne kadar?

İhracatın toplam ciro içerisindeki payı yüzde 70 civarında. Toplam 58 ülkeye ihracat yapıyoruz. En büyük pazarımız ise Almanya. Biz çok kaliteli ürün yapıyoruz ve ağırlıklı olarak Avrupa'ya çalışıyoruz. İşe başlarken de hedefimiz buydu zaten.

Biz kalitenin üzerinde çok duruyoruz ki satışımız rahat olsun. O yüzden piyasanın şartları bizi fazla etkilemiyor. Her sene yaklaşık yüzde 20 büyüyoruz.

KÜLTÜR SEVİYESİ ARTTIKÇA GÜMÜŞ KULLANIMI DA ARTIYOR

- Türkiye'de gümüş takı satışları ne durumda?

 

Son zamanlarda beyaz altının çıkması, gümüşü bir miktar daha öne çıkardı. Sonuçta beyaz altınla gümüşü ayırmanız mümkün değil. Sadece pırlanta olursa taştan dolayı anlarsınız. Bu benzerlik de satışları önemli oranda artırıyor.

 

Bir de kültür seviyesi yükseldikçe, tercihler değişiyor. Daha önce Anadolu'da altın hem takı hem de yatırımdı. Ama şimdi gençler altın istemiyor. Evlenirken bile 'tamam ben yüzük takarım, ama başka birşey istemem' diyor. Takı olarak artık gençler gümüşü tercih ediyor ve bu tercih gümüş takı satışlarını artırıyor. 

 

Sektör her sene yüzde 20-25 büyüyor... Bence sektörün önü açık. Türkiye gümüş sektöründe yavaş yavaş ciddi bir konuma geldi. Dünyada ilk 5-6 ülkeden biriyiz. 

 

- Ya ihracat?

Geçen sene yüzde 26 arttı. Toplam ihracat 60 milyon doların üzerine çıktı. 

- Sektörde en güçlü ülke hangisi?

Makina zinciri olarak düşünürsek en büyük İtalya. Ama kuyum, yani yüzük, kolye, küpe bazında Tayland. Üçüncü Çin, dördüncü Hindistan, sonra da biz geliriz. 

Ama toplam ciroda her zaman İtalya birinci çıkar. Çünkü orada gümüş zincir üretimi çok fazla.

Tasarım olarak da İtalya önde zaten. İtalyanlar bu konuda modayı belirleyici konumda.

GÜMÜŞ YÜZÜKTE FUL ÇALIŞIYORUZ

 

- En çok sattığınız ürün nedir?

 

Kolye ve bileklikten oluşan bir setimiz var, en çok onu satıyoruz. Ondan sonra alyans yüzük. Biz her sene yüzükte ful çalışıyoruz. Özellikle Avrupa'da büyük talep var. Bayanlar da erkekler de kullanıyor. 

- Avrupalı gümüş ürünlere mi yöneliyor?

Avrupa'da gümüşe kayış çok hızlı. Gümüş kullanımı Türkiye'den çok daha fazla yaygın. Ya gümüş ya da bujiteri kullanıyorlar. Altın kullanımı da var ama çok fazla değil. Çünkü bir altın aksesurara ödeyeceğiniz paraya 10-15 tane ayrı gümüş aksesuar alabiliyorsunuz. Her türlü kullanım için ayrı ayrı takabiliyorsunuz.

 

Altın yatırım aracı olmaktan çıkınca gümüşe yönelim çok arttı.

 

- Gümüşü hammadde olarak nereden getiriyorsunuz?

 

Kütahya Etibank tesislerinde üretiliyor. Ayrıca ithalatçı firmalardan alıyoruz. Çünkü Etibank'taki üretim talebi karşılamıyor.

 

- Rezervde en büyük kim?

 

En büyük rezervler Güney Afrika'da. Altın da gümüş de en çok oradan çıkıyor. Avrupalı şirketler oradan alıyor, biz de onlardan ithal ediyoruz. 

SİLVER POİNT İLE PERAKENDEYE GİRİYOR

- İstihdamı artırmayı düşünüyor musunuz?

Bir miktar daha artırdık zaten Mardin projesi ile. Şimdi pazarlama ağını genişleteceğiz. Ayrıca Silver Point adı altında perakende zinciri kuruyoruz. Bu bir miktar daha mal çekmemizi sağlayacak ve haliyle üretim kısmımızı da güçlendireceğiz.

 

Bu sene hedefimiz 10 mağaza kurmak. Şu anda Şehr-i Bazaar'da ve Depozite AVM'de varız. Diğer yerlerle görüşmelerimiz sürüyor.

 

- Sadece alışveriş merkezlerinde mi açacaksınız?

 

Hayır, caddelere de ineceğiz. Bayilik yöntemi ile büyüyeceğiz ama önce 10 yer açıp kendimiz test etmek istiyoruz. Bu kendi yerlerimizde nasıl gidiyor, kar oranları, cirolar nedir, hangi ürünler gidiyor, bunlara bakacağız. Önce test mağazalarımıza bakıp sonra bayilik vermeye başlayacağız.

 

-Bayilik şartları nedir?

Katılım payı almayacağız. Gümüşle ilgili tecrübe de aramıyoruz. Ama yatırımcı ruha sahip olmalı. Ortalama 50-60 bin dolara bir mağaza açılabiliyor.

 

Bayilerimizi fazla zorlamadan, kendi ailemizden biri gibi görüp ortak kazanacağımız bir noktaya doğru gideceğiz. Sadece kendimiz kazanalım amacında değiliz.  

 

Her sene 10-15 civarında bayilik verecğiz. Sadece istanbul'da kalmayacağız, Anadolu'ya da yayılacağız. şu anda 30'a yakın talep var ama biz bekletiyoruz. Çünkü önce test etmemiz lazım... 5 saat önce.. [1328088]

 

Cezaevine Fabrika Kurdu, Dünyaya Gümüş Satacak

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin En Büyük Gümüş Takı Üreticisi ve İhracatçısı. Sadece Türkiye'de Değil, Tayland'da da Bir Üretim Tesisi Bulunan Firma, Şimdi Bunlara Üçüncü Halkayı da Ekledi. Hem de Bir Cezaevinde...

 

Akgün Kuyumculuk, Türkiye'nin en büyük gümüş takı üreticisi ve ihracatçısı. Sadece Türkiye'de değil, Tayland'da da bir üretim tesisi bulunan firma, şimdi bunlara üçüncü halkayı da ekledi. Hem de bir cezaevinde...

Akgün Kuyumculuk'un patronu Süleyman Akgün, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin en büyük cezaevi özel sektör yatırımını gerçekleştirdi ve Mardin Midyat Cezaevi'ne bir fabrika kurdu. Yakın zamanda cezaevindeki istihdamını 60 kişiye çıkarak olan Akgün'ün hedefi 80 kişiye ulaşmak. Buradan çıkan ürünler ise hem yurtiçine hem de yurtdışına pazarlanacak... 

 

Akgün ile hem bu ilginç ve cesur teşebbüsünü, hem de Türkiye'deki gümüş takı sektörünü, fırsatları ve hedeflerini konuştuk. 

Midyat Cezaevi'nde gümüş takı üretimi

 

HERŞEY TURİSTİK BİR GEZİ İLE BAŞLADI

- Cezaevinde üretim yapma işi nereden çıktı?

  

Aslında biraz ilginç oldu. Aklımızda hiç böyle bir proje yoktu. Ben 5 günlük bir turistik ziyaret için Mardin ve Midyat bölgesine gitmiştim. Oraya kadar gitmişken, başsavcı arkadaşımdı, ona da uğradık. Bana 'biz burada mahkumlar için birşeyler yapmayı düşünüyoruz, siz de yardımcı olur musunuz? dedi. Hatta  gelin bu işi siz yürütün diye bir teklifte bulundular. 

Sonra cezaevini gezelim dedik. Beraber geziyoruz cezaevini, iki tane masa atmışlar ortaya, birşeyler yapmaya çalışıyorlar.

 

- Üretim yapılıyor muydu orada?

Eren GÜLER YAZIYOR

Hayır, cezaevi idaresi almış, birşeyler öğretmeye çalışıyormuş. 3-5 kişilik bir grup, yine böyle gümüş konusunda birşey öğrenmeye çalışıyor. Bir ticaret filan yok ortada.

 

Neticede bize 'bu işi yapar mısınız?' dediler, biz de yardımcı oluruz dedik. Birkaç makine veririz, bilgi veririz gibi düşündük ama daha sonra 'burası tamamen size çalışsın, siparişleri siz verin, makinaları koyun' noktasına geldik. 'İşyurtları Kurumu olarak sizinle karşı karşıya gelip böyle bir işbirliğine gidelim' dediler.

- Neden kendileri yapmadı?

 

Çünkü kurum onlara öğretse bile satacakları bir kesim lazım. Nasıl satacaksınız? Bu defa 'siz getirin istediğinizi üretin, mahkumlar çalışsınlar, biz de kurum olarak sizin muhattabınız olalım' dediler.

 

- Siz de kabul ettiniz...

 

Biraz zorlama ile tabii, hatta ciddi bir zorlama ile 'evet' dedik. Neticede başsavcı çok samimi arkadaşımdı kıramadık. 200-250 bin dolarlık yatırımla cezaevine girdik.

 

Sonuçta Midyat turistik ziyaretten çıktı bütün bu olay. Anlayacağınız bir turistik geziden bu işi yapmaya mahkum olduk...

HEDEFİMİZ 80 KİŞİ ÇALIŞTIRMAK

 

- Görüşmeler ne kadar sürdü?

 

Görüşmeler 6 ay sürdü. Yılbaşında tüm makinaları içeriye koyduk ve hemen ardından eğitim işine girdik. Şimdi de üretime başladık.

 

- Üretim tesisi cezaevinin içerisinde mi?

 

Cezaevinin içerisinde yaklaşık 200 metrekarelik iki katlı bir yer vardı, makinalarımızı oraya koyup bir üretim atölyesi oluşturduk. Tamamen kuyum üretimine uygun bir yer oluşturduk.

 

- Sadece mahkumlar mı çalışıyor?

 

Yok hayır, İstanbul'dan üç usta gönderdik ve halen onlar devam ediyor. Sabah işe başlıyorlar, hem öğretiyorlar hem de üretim yaptırıyorlar. Akşam da çıkıyorlar. Mesaisini orada yapıyorlar. Üç ustanın haricinde kalan herkes ise mahkum.

 

- Ne kadarlık bir üretim yapacaksınız?

 

Üretim kapasitesi ayda 150-200 kg olacak. Tabii bu rakam modellere bağlı olarak 250 kg'ye de çıkabilir. Eğer ürettiğimizi satabilirsek cezevinden yılda 2 ton rahat üretiriz.

 

- Kaç kişi çalışıyor?

 

Şu anda 40 kişi fiili olarak çalışıyor, 20 kişi de eğitime devam ediyor. Eğitim alıp da yetişeni hemen işe alıyoruz. Eğitimler tamamlanınca 60 kişi çalışıyor olacak. Hedefimiz ise 80 kişiye istihdam sağlayabilmek.

ÖRGÜT MENSUPLARINI ÇALIŞTIRMIYORUZ

- Mahkumları nasıl seçiyorsunuz?

 

Mahkumları cezaevi yönetimi seçiyor. Önce kendi istekleri var mı, çalışmak istiyorlar mı ona bakıyorlar. Yönetim seçtikten sonra biz tekrar eğitime alarak el  becerisi var mı, yetiştirebilir miyiz, ona bakıyoruz. Kuyumculuk işi ona uygun mu, öğretebilir miyiz? Eğer öğretebilirsek devam ediyoruz, yoksa değiştiriyoruz.

 

- Mahkumun suçu önemli mi?

 

Biz bireysel suçlarla içeri girmiş insanları alıyoruz. Örgüt mensubu olanları çalıştırmıyoruz.

SİGORTA DA VAR MAAŞ DA ÖDÜYORUZ

 

- Mahkumlara ne kadar ödüyorsunuz?

 

Biz bu proje kapsamında İşyurtları Kurumu ile anlaşma yaptık. Bizim direk muhatabımız o kurumdur. Biz onlara, devletin belirlediği bir resmi ücret var ve onu ödüyoruz.

 

Günlük ücret 5.25 YTL. Biz çalışan başına bu rakamı kuruma ödüyoruz.

 

- Sigorta var mı?

 

Evet, ayrıca sigortalarını da ödüyoruz. Ama sigorta dışarıdakinden farklı. Mahkumlar için emeklilikik sigortası olmuyor, sağlık sigortası var. Dışarıdaki birinci dereceden akrabaları bu sigortadan yararlanabiliyor.

 

Bunun haricinde bir de İşyurtları Kurumuna pay veriliyor. Onların da ayakta durabilmesi için çıkan iş durumuna göre bir miktar pay ayrılıyor. Yani bu işten hem mahkum, hem İşyurtları Kurumu hem de mahkumların yakınları yararlanıyor. En önemlisi de mahkumlar bir meslek kazanmış oluyor.

 

- Tahliye olduktan sonra sizde çalışmaya devam edecekler mi?

 

Piyasanın şartları elverdiği ölçüde bizim fabrikamızda çalışmaya devam edebilir. Hatta o bölgeden olup da çok iyi çalışan bir mahkum olursa çıktıktan sonra  

yine cezaevinde de çalışmaya devam edebilir. Bizim oradaki ustalarımızdan, ustabaşılarımızdan biri olabilir.

HEPSİ ÇOK İSTEKLİ, İYİ NETİCELER ALIYORUZ

- Mahkumların ürettiği işten ve becerilerinden memnun kaldınız mı?

 

Bir kere çok istekliler. Hepsinin gözlerinde ışıltı var. Neticede 3-4 metrekarelik bir koğuşta yaşayacaklarına dışarıda bir fabrikada çalışıyormuş gibi 200  

metrekarelik bir alanda çalışıyorlar. İş elbiselerini giyiyorlar, rahat, nezih ve tertemiz bir ortamda çalışabiliyorlar.

 

Kendileri işi öğrenmek için çok gayret safediyor. Çünkü işi öğrenemeyen, bu konuda becerisini gösteremeyen geri dönmek zorunda. Geri dönünce de koğuşunda kalacak, çalışma bölgesine gelemeyecek... Koğuşunda kalınca hem alacağı ücretten hem de sigortadan olacak. Ayrıca günlerini koğuşta geçirmek zorunda kalacak.

 

Sonuçta bu tür bir çalışma onlar için bir nevi dışarıda olma hissi yaratıyor. Yatağında yatıyor, sabah geliyor, işe başlıyor, öğlen yemeğini yiyiyor, sonra tekrar koğuşuna dönüyor... Böylece cezaevinde bulunma modundan çıkmış oluyor. Bu da mahkumlar için son derece önemli...

 

Çok gayretliler ve iyi neticeler alıyoruz. Ben 7-8 ayda netice alırım derken, 3 ayda benim tahmin ettiğim yere geldiler.

 

- Mesai saatleri nasıl?

 

Sabah 8.30 akşam 17.30.

BU İŞİN ESAS KISMI SOSYAL SORUMLULUK

- Cezaevinde üretim yapmanın size ne avantajı var?

 

YENİ TEKLİFLER VAR AMA BEKLEMEDEYİZ

 

- Başka cezaevlerinden de teklif geliyor mu?

 

Evet geliyor tabii. Ama Türkiye'nin şartları, piyasanın şartları bizi nereye götürür bilemiyoruz. Onun için Mardin Midyat'da 70-80 kişilik gruba iş verdikten sonra tekrar bir gruba iş verebilir miyiz, veremez miyiz, piyasa bizi nereye götürür, bunları düşünüyoruz açıkçası. Yoksa yer olarak yer var. Teklifler var, hazır.

 

- Nereden mesela?

 

Mesela Kartal Cezaevi'nden talep var. Maltepe Cezaevi'ne taşındıktan sonra çalışmak isteyen 200-250 kişiyi orada bırakıp bir proje yapmak istiyorlar. Bu bizim iş kolu da olabilir başka iş kolu da olabilir.

Sonuçta teklif var. Tabii bizim düşüncemiz de var ama soru işaretleri de var. Günümüz koşulları, Mardin'de 80 kişi çalışıyor olacak, aynı şeyi Kartal'da da yapabilir miyiz yapamaz mıyız gibi konuları devamlı düşünüyoruz. Şu anda beklemedeyiz. Biz sigortalı bir insan çalıştırdığımızda, piyasada işler yavaşlasa da ona yine maaş vermek zorundasınız. Veya daha da yavaşladı, belki işten çıkarmanız  gerekebilir, bu da tazminat ödeyeceğiniz anlamına gelir. Onlarla öyle bir şeyimiz yok. Sadece çalıştıkları sürece ücret Vereceğiz, çalışmadığı sürece 

vermeyeceğiz. Piyasa şartları sıkıştığı ve satışlar azaldığı zaman bizim bir kaybımız olmayacak.

Ama burada en önemlisi, biz bu işe girerken bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşündük. Başta bir-iki makine göndeririz demiştik ama artık kolumuzu  

kaptırdık. Şimdi ilgileniyoruz, gümüşünü gönderiyoruz, modelle beslemeye çalışıyoruz ve yeni makinalar da koyacağız.

 

- Kar edebiliyor musunuz?

  

Şu anda etmiyoruz. Bizim kara geçebilmemiz sene sonunu bulur. Çünkü önce işi öğretmemiz lazım. Neticede fabrikalarda çalışan işçilerimiz çok seri çalışıyor.

 

Burada bir kişi ayda 1-2 kg üretebilirken, bu rakam fabrikalarda 5 kg'ye çıkıyor. Haliyle veriğimiz ücretle aldığımız ürün arasında büyük bir kar marjı olmayacak. Bu işin esas kısmı bir sosyal sorumluluk projesi olması. Ama belki 1-1.5 sene sonra, çok istediğimiz şekle gelirse, ancak o zaman kar edebiliriz.

 

- İşçilik maliyeti çok düşük ama burada...

 

Gümüş işinde işçilik maliyeti en fazla yüzde 15'tir. Kalanı metal ve sabit maliyetlerdir, onlarla oynayamazsınız. Bu yüzden işçilikle oynayarak ancak o yüzde 15'ten  kar edebilirsiniz. Mesela bunu yüzde 10'a çekebilirseniz orada bir beş puan kar edebilirsiniz.

 

Rakamlar büyük rakamlar değil, sadece işçilik farkından kazanabiliriz. Zaten öyle yüksek karlar olursa İstanbul'daki fabrikayı kapatırım, ben de Mardin'e   

giderim, orada da ev tutarım ve kazanırım.... Ama dediğim gibi işçilik toplam maliyetlerin çok düşük bir kısmı. Bizi oraya götüren şeyin yüzde 80-90'ı sosyal sorumluluktur. 

 

- Siz Rizeli'siniz. Neden kendi şehriniz değil de Mardin?

 

Bunu bana Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de sordu bakanlık müsteşarı da sordu. Sonuçta Türkiye'nin her tarafı bizim, her karışı bizim. Ayrıca Mardin'de gümüş sanatı, el sanatçılığı çok gelişmiş. Bu bizim için çok önemli bir  sosyal sorumluluk projesi...

- Cezaevinde hangi tür ürünleri üretiyorsunuz?

Şu anda bayan yüzük, küpe, bileklik ağırlıklı üretiyoruz.

 

- Yani daha kolay ürünler mi?

 

SEKTÖRDE BİR KARADENİZLİ...

- Bu sektörde Karadenizli fazla değildir. Sizin Akgün Kuyumculuk maceranız nasıl başladı?

 

Esasında bu sektörde Mardinli çoktur, Süryani grup çoktur ama son zamanlarda her kesimden insan girmeye başladı.

Ben makina mühendisiyim. Üniversiteden mezun olduktan sonra 1986'da eniştemle ortak olarak firma kurduk ve işe başladım. 94 yılında da kardeşimle ortak olarak burayı kurduk. 2000'e kadar ufak çaplı bir firmaydık ama bu tarihten sonra imalatı da ekledik. Bizim imalat geçmişimiz çok değil, fakat 22 senedir piyasa tecrübemiz var.

İmalatı kurarken en son teknoloji ile kurduk. Sıfırdan başlarken böyle büyük bir yatırım yaptık. İtalyan ve Japon makinalar getirdim ve 100 kişi ile imalata başladık. Yani biraz iddialı başladık. Millet yavaş yavaş büyür ama biz bu işi büyütürüz deyip hızlı girdik.

 

Bizim başlangıçtaki hedefimiz çok kaliteli mal üretip Avrupa'ya ihraç etmekti. Kaliteli model yaparsanız ve Avrupa'ya satarsanız onun karşılığını alırsınız.  Eğer hedef olarak Ortadoğu'yu seçerseniz çok düşük marjla çalışmanız lazım. Kalite o kadar ön planda değildir. Biz onun için hedef olarak Avrupa'yı koyduk ve özellikle Almanya odaklı ürün üretmeye başladık. Sonuçta çıktığımız yolda başarılı olduğumuzu görüyoruz.

Yok hayır. İlk başta kolaydan başladık ama şu anda standart işçiliği üretebilecek konuma getirdik. Yani orada kendi fabrikamızda ürettiğimiz birçok ürünü üretibiliyoruz. Ama tabii kaplama gibi daha yüksek teknoloji gerektiren ürünleri İstanbul'da üretiyoruz. Düz ve yüzeysel işlemlerin yapılableceği modelleri yapıyoruz.

- Buradan çıkan ürünler belirli bir bölgeye gidiyor mu?

 

Oradan çıkan ürünleri gönderdiğimiz kesin bir yer yok. Önce buraya getiriyoruz. Pazarlamasını buradan yapıyoruz. Müşteri grubumuza siparişlerine göre gönderiyoruz. Yurtiçine de yurtdışına da gönderiyoruz. Önümzdeki dönemde ise Silver Point mağazalarımızın içine ufak bir bölüm yapıp orada sergileyebiliriz.

TAYLAND'DA DA FABRİKAMIZ VAR

 

- Kaç tane üretim tesisiniz var?

 

Midyat'la beraber 3 olduk. İstanbul Demirkapı'da ve Tayland'da da fabrikalarımız var. Demirkapı'da 100'ün üzerinde eleman çalışıyor. Yıllık 6-6.5 ton ürün kapasitemiz var. Has gümüşü götürüyoruz ve bitmiş şekilde 6.5 ton ürün alıyoruz. Bunun da yüzde 90'ı ihraç ediliyor.

Tayland'da ise 60 kişi çalışıyor. Oradaki fabrikayı üç yıl önce kurduk. 

- Tayland'da tesis kurmak nereden çıktı?

 

Orada elişçiliği daha gelişmiş durumda. Türkiye'de ağırlıklı olarak teknolojiyi, orada ise el emeğini kullanıyoruz. El işçiliği çok fazla olan modelleri orada üretiyoruz ve böylece maliyetleri de düşürebiliyoruz. Çünkü orada işçilik daha ucuz.

 

Bir de gümüş deyince dünyanın bir numaralı merkezi Tayland. En çok üretimin yapıldığı ve en fazla çeşidin üretildiği ülkeler arasında yer alıyor. Haliyle tüm toptancılar ve alıcılar Tayland'a gidiyor.

Biz de eğer orada bir merkezimiz olursa Türkiye'ye gelmeyen toptancılarla Tayland'da buluşuruz ve oradan Türkiye siparişlerini alırız diye düşündük. Düşündüğümüzde de çok başarılı olduk. Projemiz tamamen dediğimiz noktada uygulanmış oldu. Çok önemli müşterilerle buluşma şansımız oldu. Oradan siparişi alıyoruz, burada üretiyoruz ve dünyaya ihraç ediyoruz. Yani bir nevi o noktadan hem oraya hem buraya çalışıyoruz...

BİZİM ESAS PAZARIMIZ AVRUPA

- Akgün Kuyumculuk olarak sektörde neredesiniz?

 

Türkiye'de en büyük imalatçı firmayız. En kaliteli ürün yapan firmayız. İhracatta da yine birinci konumda olduğumuzu sanıyorum.

 

- İhracat payınız ne kadar?

İhracatın toplam ciro içerisindeki payı yüzde 70 civarında. Toplam 58 ülkeye ihracat yapıyoruz. En büyük pazarımız ise Almanya. Biz çok kaliteli ürün yapıyoruz ve ağırlıklı olarak Avrupa'ya çalışıyoruz. İşe başlarken de hedefimiz buydu zaten.

Biz kalitenin üzerinde çok duruyoruz ki satışımız rahat olsun. O yüzden piyasanın şartları bizi fazla etkilemiyor. Her sene yaklaşık yüzde 20 büyüyoruz.

KÜLTÜR SEVİYESİ ARTTIKÇA GÜMÜŞ KULLANIMI DA ARTIYOR

- Türkiye'de gümüş takı satışları ne durumda?

 

Son zamanlarda beyaz altının çıkması, gümüşü bir miktar daha öne çıkardı. Sonuçta beyaz altınla gümüşü ayırmanız mümkün değil. Sadece pırlanta olursa taştan dolayı anlarsınız. Bu benzerlik de satışları önemli oranda artırıyor.

 

Bir de kültür seviyesi yükseldikçe, tercihler değişiyor. Daha önce Anadolu'da altın hem takı hem de yatırımdı. Ama şimdi gençler altın istemiyor. Evlenirken bile 'tamam ben yüzük takarım, ama başka birşey istemem' diyor. Takı olarak artık gençler gümüşü tercih ediyor ve bu tercih gümüş takı satışlarını artırıyor. 

 

Sektör her sene yüzde 20-25 büyüyor... Bence sektörün önü açık. Türkiye gümüş sektöründe yavaş yavaş ciddi bir konuma geldi. Dünyada ilk 5-6 ülkeden biriyiz. 

 

- Ya ihracat?

Geçen sene yüzde 26 arttı. Toplam ihracat 60 milyon doların üzerine çıktı. 

- Sektörde en güçlü ülke hangisi?

Makina zinciri olarak düşünürsek en büyük İtalya. Ama kuyum, yani yüzük, kolye, küpe bazında Tayland. Üçüncü Çin, dördüncü Hindistan, sonra da biz geliriz. 

Ama toplam ciroda her zaman İtalya birinci çıkar. Çünkü orada gümüş zincir üretimi çok fazla.

Tasarım olarak da İtalya önde zaten. İtalyanlar bu konuda modayı belirleyici konumda.

GÜMÜŞ YÜZÜKTE FUL ÇALIŞIYORUZ

 

- En çok sattığınız ürün nedir?

 

Kolye ve bileklikten oluşan bir setimiz var, en çok onu satıyoruz. Ondan sonra alyans yüzük. Biz her sene yüzükte ful çalışıyoruz. Özellikle Avrupa'da büyük talep var. Bayanlar da erkekler de kullanıyor. 

- Avrupalı gümüş ürünlere mi yöneliyor?

Avrupa'da gümüşe kayış çok hızlı. Gümüş kullanımı Türkiye'den çok daha fazla yaygın. Ya gümüş ya da bujiteri kullanıyorlar. Altın kullanımı da var ama çok fazla değil. Çünkü bir altın aksesurara ödeyeceğiniz paraya 10-15 tane ayrı gümüş aksesuar alabiliyorsunuz. Her türlü kullanım için ayrı ayrı takabiliyorsunuz.

 

Altın yatırım aracı olmaktan çıkınca gümüşe yönelim çok arttı.

 

- Gümüşü hammadde olarak nereden getiriyorsunuz?

 

Kütahya Etibank tesislerinde üretiliyor. Ayrıca ithalatçı firmalardan alıyoruz. Çünkü Etibank'taki üretim talebi karşılamıyor.

 

- Rezervde en büyük kim?

 

En büyük rezervler Güney Afrika'da. Altın da gümüş de en çok oradan çıkıyor. Avrupalı şirketler oradan alıyor, biz de onlardan ithal ediyoruz. 

SİLVER POİNT İLE PERAKENDEYE GİRİYOR

- İstihdamı artırmayı düşünüyor musunuz?

Bir miktar daha artırdık zaten Mardin projesi ile. Şimdi pazarlama ağını genişleteceğiz. Ayrıca Silver Point adı altında perakende zinciri kuruyoruz. Bu bir miktar daha mal çekmemizi sağlayacak ve haliyle üretim kısmımızı da güçlendireceğiz.

 

Bu sene hedefimiz 10 mağaza kurmak. Şu anda Şehr-i Bazaar'da ve Depozite AVM'de varız. Diğer yerlerle görüşmelerimiz sürüyor.

 

- Sadece alışveriş merkezlerinde mi açacaksınız?

 

Hayır, caddelere de ineceğiz. Bayilik yöntemi ile büyüyeceğiz ama önce 10 yer açıp kendimiz test etmek istiyoruz. Bu kendi yerlerimizde nasıl gidiyor, kar oranları, cirolar nedir, hangi ürünler gidiyor, bunlara bakacağız. Önce test mağazalarımıza bakıp sonra bayilik vermeye başlayacağız.

 

-Bayilik şartları nedir?

Katılım payı almayacağız. Gümüşle ilgili tecrübe de aramıyoruz. Ama yatırımcı ruha sahip olmalı. Ortalama 50-60 bin dolara bir mağaza açılabiliyor.

 

Bayilerimizi fazla zorlamadan, kendi ailemizden biri gibi görüp ortak kazanacağımız bir noktaya doğru gideceğiz. Sadece kendimiz kazanalım amacında değiliz.  

 

Her sene 10-15 civarında bayilik verecğiz. Sadece istanbul'da kalmayacağız, Anadolu'ya da yayılacağız. şu anda 30'a yakın talep var ama biz bekletiyoruz. Çünkü önce test etmemiz lazım... 5 saat önce.. [1328088]

 

Dünya Bankası'ndan Türkiye'ye övgü  

Dünya Bankası Türkiye Sorumlusu Ulrich Zachau, Türkiye'nin krize rağmen ekonomik açıdan kötü durumda olmadığını söyledi.

Zachau, Türk ekonomisinin son yıllarda çok büyük başarı gösterdiğini söyledi. Zachau,"Bu başarının sürdürülebilmesi için özellikle şu 3 konuya dikkat çekmek istiyorum: verimlilik, eğitim ve istihdam. Dünyada ekonomik açıdan en son yaşanan finansal kriz gibi sorunlar olmasına rağmen Türk ekonomisine güven duyuyorum. Enflasyonist baskılara rağmen Türk ekonomisi ve kurumları artık çalkantıların üstesinden gelebilecek güçte olduklarını gösteriyorlar" dedi.

'Enflasyon Yüksek Kalmaya Devam Edecek'

 

Devlet Bakanı Şimşek, 'Maalesef Yurt Dışından Tedarik Şoku Yaşadığımız İçin Enflasyon Yüksek Kalmaya Devam Edecektir' Şeklinde Konuştu.

 

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, ''Maalesef yurt dışından tedarik şoku yaşadığımız için enflasyon yüksek kalmaya devam edecektir'' dedi.

Financial Times ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde faaliyet gösteren Türk-İngiliz İş Konseyi işbirliği ile düzenlenen ''Türkiye Sermaye Piyasaları Forumu''nda konuşan Şimşek, dünyayı üç krizin aynı anda vurduğunu bunun da daha önce görülmemiş bir durum olduğunu söyledi.

 

Şimşek ''Resesyon yaşanıyor. Hem emtia hem de gıda fiyatlarının artışı söz konusu'' diye konuştu.

Makroekonomik politikaların yeterli seviyeyi tutturabilmesini sağlamaya çalıştıklarını ifade eden Şimşek, burada başarısız olmanın büyümenin geri kalması anlamına geleceğini kaydetti.

Son 30-40 yılın en düşük enflasyon seviyesinde olunduğunu anımsatan Şimşek, şöyle dedi:

''Ama rakamlara baktığımızda hedeflerin gerisinde kalmışız hem de epeyce gerisindeyiz. Mart itibariyle yüzde 9,2'lik bir enflasyon yaşandı ancak bunun yüzde 6,1 kadarı enerji, gıda fiyatlarıyla alakalıdır. Çekirdek enflasyonda belki hedefe çok yakınız ama maalesef yurt dışından tedarik şoku yaşadığımız için enflasyon yüksek kalmaya devam edecektir. Orta vadede bu şoklar tekrarlanmayacaktır. Bundan eminim. Tabii ki petrol fiyatları daha da artacaktır ama belli bir seviyede kalacaktır diye düşünüyorum. Aynı şey gıda fiyatları için de söz konusu olacaktır. Yani orta vadede enflasyon beklentilerimiz hala iyi. Çünkü para politikamız sıkı olmuştur, sıkı olmaya devam etmektedir.''

Çok tedbirli bir para politikasını devam ettirdiklerini ve orta vadede bunun başarılı olacağını düşündüklerini belirten Şimşek, ikincil etkilerin de kontrol altına alınmasını sağlamak zorunda olduklarını ondan dolayı da tedbirli bir para politikası gütmeleri gerektiğini ve bunu yapmaya devam ettiklerini söyledi.

Şimşek, Türkiye'de enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için kapasite, kurumsal yapı ve istek olduğunu, bu konuda yapılan çalışmaların şimdiye kadar başarılı olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguladı.

-''Büyüme oranında başarı''-

Büyümenin geçen yıl Türkiye'de yavaşladığına da işaret eden Mehmet Şimşek, şunları belirtti:

''Son 6 yılda Türkiye'de yaklaşık yıllık büyüme yüzde 7 ortalamada gerçekleşti. Burada emtia fiyatlarının ve net ihracatın gayri safi yurtiçi hasılaya olan katkısını düşünürseniz performans aslında çok iyi. Esasen altta yatan performans yüzde 8 oranında olmuştur, ki bu da Türkiye'yi en iyi performans gösteren ülkeler arasına sokmuştur.''

Türkiye'de 2007'de yaşanan iki seçime ve kuraklığa rağmen yüzde 5,7'ye yakın büyüme hızı elde edildiğini söyleyen Şimşek, ''Bana sorarsanız büyüme oranı tüm bu şartlara rağmen gayet başarılı oldu. Bu ülke nüfusu hala çok genç ve yüzde 30'u öğrenci. Dolayısıyla AK Parti gibi ancak çok güçlü bir hükümetin getireceği reformlarla, üretkenliği, verimliliği arttırmasıyla birlikte büyümeyi başarabildik''

Ertürk: "1,1 milyar doların kamuya gidecek''  

İstanbul (AA)- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, ATV-Sabah'ın satışından elde edilen 1,1 milyar doların önemli kısmının kamuya gideceğini söyledi. Financial Times ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen, ''Türkiye Sermaye Piyasaları Forumu'' sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ertürk, ATV-Sabah satışından elde edilen kaynağın dağıtımı konusunda önce bazı hesaplamaların yapılacağını ancak bunun biraz zaman alacağını kaydetti.


Ertürk, ''Ondan sonra sıra cetveli yapılacak. O sıra cetveline göre dağıtımı gerçekleştireceğiz. Daha Hazineye gidecek rakam belli değil. TMSF'ye kalacak olan bölüm Hazineye gidecek. Ama o arada Maliye Bakanlığına da aktarılacak bir bölüm var. Onların da toplamını kamu olarak düşünürsek önemli bir bölümü kamuya gidecektir'' diye konuştu.


Ayrıca öncelikli alacaklılar sınıfında bulunan Ciner Grubuna 120 milyon
dolar ödeme yapılacağını ve şirketlerin cari yükümlülüklerinin de ödeneceğini ifade eden Ertürk, ''Bakiye bir rakam da kalırsa, diğer alacaklı bankalarla ilgili bir çalışma yapacağız'' dedi. Ertürk, satış işlemiyle Dinç Bilgin Grubunun TMSF'ye olan borcunu
tasfiye etmeyi başarmış olacaklarını söyledi.Ahmet Ertürk, bir başka soru üzerine de parayı Hazineye döviz olarak göndereceklerini söyledi.

Sigortalı olmak için son gün kuyrukları  

Sosyal Güvenlik Reformu yürürlüğe girmeden önce eski yasaya göre sigortalı olmak isteyenler Türkiye'nin dört bir yanında uzun kuyruklar oluşturuyor.

1 Mayıs 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan yasaya göre emeklilik yaşı, kadın ve erkekler için 65'e çıkartılıyor, aylık bağlama oranları da düşürülüyor. Ancak 30 nisan 2008 tarihinden önce sigortalı olanlar bu kapsam dışında kalıyor. İşte bu noktada çocuklarının 'mezarda emekli olmasını' istemeyen anne ve babalar, çocuklarını sigortalatmaya başladı.

 

Temeli Atılan Tosyalı Boru Fabrikası'nda 2 Bin Kişi Çalışacak

 

Osmaniye Organize Sanayi Bölgesi'ne (Osb) Kurulacak Tosyalı Spiral Kaynaklı Boru Fabrikası'nın Temeli Törenle Atıldı. 300 Bin Metrekare Alana Kurulacak Fabrikada 2 Bin Kişinin İstihdam Edileceği İfade Edildi.

 

Osmaniye Organize Sanayi Bölgesi'ne (OSB) kurulacak Tosyalı Spiral Kaynaklı Boru Fabrikası'nın temeli törenle atıldı. 300 bin metrekare alana kurulacak fabrikada 2 bin kişinin istihdam edileceği ifade edildi.

Temel atma töreninde konuşan Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, üretim kapasitesinin 2 milyon ton olacağını ve yaklaşık 2 bin kişinin çalışacağını söyledi.

Hurda holü için 12 bin metrekare alan kullandıklarını ifade eden Tosyalı, "Bu hafta içinde 15 bin metre küp beton dökülecek. Bunun için 2 bin ton inşaat demiri kullanıyoruz. Daha sonra 3 bin ton çelik konstrüksiyonla hurda holümüz tam kapalı hale getirilecek. Böylece, yağmur ve rüzgar gibi dış etkenlerden etkilenmeyecektir. 30 bin ton civarında makine ekipmanı da bu tesis bitene kadar monte edilmiş ve çalışır hale gelmiş olacak" dedi.

 

İnşaatlar tamamlandığında Tosyalı Holding'in Tos-Çelik şirketi yıllık cari açıklarına 1 milyar dolarla katkıda bulunacağını dile getiren Tosyalı, "Yurdumuza dışardan getirilen ithal malzemeler artık bu bölgede üretilmiş olacak." diye konuştu.

Vali Zübeyir Kemelek ise şu anda inşa edilmekte olan fabrikanın sadece bölgenin değil Türkiye'nin de en güzide tesislerinden biri olacağını ifade etti.

Ülke ekonomisine ve istihdamına katkısı olacak fabrikanın Demir Çelik sektörünün kalkınmasında da birçok firmaya örnek olabileceğine dikkat çeken Vali Kemelek, "Valilik ve OSB olarak kendi alanımızda kurulmasından büyük bir mutluluk duymaktayız. Bu tesisin buraya kazandırılmış olmasında bizlerin de belki bir nebze katkısı olmuştur" dedi. (Cihan Haber Ajansı) 5 saat önce.. [1328091]

Türkiye Avrupa'nın Meksika'sı Olacak

 

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Avrupa'nın Meksika'sı Olma Yolunda İlerlediğini Söyledi.

 

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Avrupa'nın Meksika'sı olma yolunda ilerlediğini söyledi.

Şimşek, Financial Times ve Türk-İngiliz İş Konseyi işbirliğiyle düzenlenen “Türkiye Sermaye Piyasaları Forumu”nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin daha yıllar boyunca çok ciddi büyüme oranlarını sürdürebileceğini vurguladı.

Şu anda bazı belirsizlikler olmasına rağmen orta vadede Türkiye'de önemli ivmeler bulunduğunu, çok ciddi dinamizmin söz konusu olduğunu belirten Şimşek, “ Türkiye önümüzdeki 10 yılda reel gayri safi yurt içi hasıla büyümesinde rahat rahat yüzde 6'yı kaldırır. Türkiye önümüzdeki yıllarda Kanada, İtalya, Kore gibi ülkelerin arasında sayılacaktır” diye konuştu. Reformların hali hazırdaki belirsizliklerin ötesine geçilmesini sağlayacağını ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:

 

“(Reformlar yavaşladı ya da yapılmıyor) demek aslında gerçeği yansıtmıyor. Ben siyasetçiyim benim dediğime inanmayacaksınız ama neler yapıldığını söyleyeyim. En önemli zorluk enerjidir dedik. Büyük hidro elektrik santrallerini devletin yapması uzun süreceği için bunları özel sektöre devrettik. Rüzgar enerjisine sahip çıktık. Nükleer için çerçeve hazırladık. Türkiye'nin ilk nükleer santral ihalesine çok yakında çıkacağız. Özelleştirmeye de başladık. İlk elektrik dağıtım özelleştirmesine başladık. Burada hızlı reçeteler uygulayamazsınız. Bir kaç küçük ayrıntıyı hallettik uzun vadede bu çalışmalara devam edeceğiz.”

REFORM HALA BİRİNCİ SINIF

Bakan Şimşek, Sosyal Güvenlik Reformu'na da değindiği konuşmasında, “Reform hala birinci sınıf. Yaklaşık 1,2-1,3 trilyon dolar kazanacağız. Önümüzdeki 10 yılda yine açıklar olacak ama bu açıklar çok daha anlamlı şekilde düşmüş olacak” dedi.

Türkiye'nin temel ürünlerde rekabet zorluğu gibi önemli bir sorun yaşadığının altını çizen Şimşek, otomotivde fason çalışmak istemediklerini tasarım yapmak istediklerini, çıkarttıkları AR-GE Kanunu'nun bu tür konularda destekleyici olacağını söyledi.

İş Gücü Reformu'nun da parlamentoya aktarıldığını hatırlatan Şimşek, bu reformun iş gücü piyasasının daha esnek olmasını sağlayan hükümler içerdiğini anlattı.

Haziran ayında Deniz Ticaret Kanunu görüşmelerine başlanacağını belirten Şimşek, Meclis tatile girmeden bunu çıkmasını tahmin ettiklerini aktardı.

Vakıflar Yasası'nın da azınlık vakıflarının Türkiye'de Avrupa'daki vakıflar gibi çalışmasını sağlaması açısından önemli olduğunu ifade eden Şimşek, “301. maddenin de artık yolumuzdan kalkacağını düşünüyoruz” dedi.

Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine de değinen Şimşek, hala gelişmekte olan piyasa büyümesi gösteren Türkiye'nin çok daha iyi bir piyasa riskine sahip olduğunu kaydeden Şimşek, “Bu oyuna daha yeni katıldık sayılır ama Türkiye'de yeterli malzeme var” diye konuştu.

Türkiye'nin AB üyesi olacağına inandığını dile getiren Şimşek, “Avrupa nasıl Türkiye'yi kaale almaz. Türkiye bölgede çok önemli bir oyuncu. Avrupa'nın önümüzdeki bir kaç yüzyıl Türkiye'ye sırtını dönmesi mümkün değil. Avrupa küresel anlamda daha iyi oyuncu olmak istiyorsa yine Türkiye'ye ihtiyacı var' dedi.

Konuşmasının ardından izleyicilerin sorularını da yanıtlayan Şimşek, Türkiye'nin belli sektörlerde dünya çapında ağırlığının nasıl sağlanacağı yönündeki bir soru üzerine, özellikle inşaat ve müteahhitlik olmak üzere hizmetler sektöründe çok iyi olan Türkiye'nin turizmde de başarılı olabileceğini söyledi. Bakan Şimşek, “Bence Türkiye Avrupa'nın Meksika'sı olabilir. Olmak yolunda ilerliyor. Otomotiv ve dayanıklı tüketim mallarında çok önemli üreticiyiz. AR-GE Yasası ile bunlarda çok daha önemli ilerlemeler sağlayabiliriz. Tekstil var, İtalya'nın 60 milyar Avroluk tekstil ihracatı söz konusu. Onları çok rahatlıkla yerlerinden edebiliriz”diye konuştu.

Bir katılımcının, “Türkiye Meksika gibi olabilir dediniz ama Meksika'da Vietnam ve Çin'den gelen rekabet nedeniyle çok sayıda fabrika kapanıyor. Bu ülkelerle nasıl başa çıkmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna ise, “Meksika ile benzetme yaparken Türkiye'nin önemli üretim üssü olabileceğini anlatmak için gönderme yaptım” diye yanıtladı.

Herkesin Çin'in ve Hindistan'ın ne yaptığını, nereye gittiğini tam olarak anlaması gerektiğine dikkat çeken Şimşek, “Ben endişeli değilim. Endişelemek yerine neler yapılabileceğini konuşmak ele almak gerekiyor” dedi. 29.04.2008 14:17 [1327838]

Yılda 2 Milyar Dolar Nereye Gidiyor?

 

İnternette Kumar Oynamanın Yaygınlaştığına Dikkat Çekiliyor ve Son 1 Yılda Yaklaşık 2 Milyar Dolar Paranın Yurt Dışına Çıktığı Varsayılıyor.

 

Telekomünikasyon Kurumu Başkanı Tayfun Acarer, internette kumar oynamanın yaygınlaştığına dikkat çekerek, son 1 yılda yaklaşık 2 milyar dolar paranın yurt dışına çıktığını söyledi.

Kanyon Cinebonus Sinemaları'nda düzenlenen "Cisco Expo 2008" toplantısında, Telekomünikasyon Kurumu'nun yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler veren Tayfun Acarer, çarpıcı açıklamalarda bulundu. konuşmasının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Acarer, yurt dışı kaynaklı kumar siteleri sayesinde son 1 yıl içerisinde yaklaşık 2 milyar doların Türkiye'den çıktığını tespit ettiklerini söyledi. Acarer, "Bu, rakamlara bakarsak hiç tahmin etmediğimiz bir şekilde tehlikeli boyutta. Biliyorsunuz bu yasa çocuk pornosu üzerine çıktı, artı fuhuş ağırlıklıydı. Bunu disiplin altına almak istiyorduk. İsteyen fuhuş sitesine girsin ama bunun bir bedeli ya da filtresi olması lazım. Şimdi ben tarihle ilgili bir siteye girdiğim zaman karşıma fuhuş sitesi çıkıyor. Tarihle ilgili Emeviler sitesine bakıyorum, karşıma porno sitesi çıkıyor. Buna ben bakıyorsam çocuğum da bakıyor. Bunun disiplin altına alınmasını içeriyordu. Bu arada Türkiye'nin çok hassas olduğu başta Atatürk'e hakaret olmak üzere birçok katalog suçu da içeriyor. Bu arada kumarla ilgili de bir katalog suç var. Bizim de hiç dikkat etmediğimiz bir suçtu bu. Fakat yapılan aramaları ve o trafiği dikkate aldığımızda inanılmaz boyutta bir kumar sitelerine doğru arama başlamış" dedi.

 

Bu tür sitelerin çoğunun, çocuk pornosu da dahil, neredeyse tamamının yurt dışı kaynaklı olduğuna dikkat çeken Acarer, "Aramalar çok ciddi boyutta. Bu da Türkiye açısından hem sosyal bir sorun hem de milli ekonomi açısından da çok ciddi ekonomik bir sorun. Elimizde 3 aylık istatistikler var. Buna göre, birkaç milyar dolar Türkiye'den çıkış var. 3 aylık istatistikler çok sağlıklı istatistikler değil. Sonra daha sağlıklı konuşmak mümkün olacak. Bu sitelere girmeye meraklı insanlar arasında nasıl bir bilgi ağı varsa, bir kapı kapatıyorsunuz diğer taraftan açılıyor ve hemen o tarafa kayılıyor. Bu siteler, kanunda yasak olan siteler. Bu sitelerin yurt dışından erişimini engelliyoruz. Şuana kadar kumar, Atatürk'e hakaret, fuhuş, çocuk pornosuyla ilgili 250 sitenin Türkiye'den erişimi engellendi" diye konuştu.

(CİN-ED-Y) (İhlas Haber Ajansı)

IMKB 100   43.054,48 %-1,28 17:10:46

   USD 1,2880 %0.66

   Altın 36,5688 %-0.94

   EURO 2,0080 %0.47

 Parite   1,5576 %-0,51 

 Bono   %18,97

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 11 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol