|
|
|
|
|
 |
|
 |
Bakan Eroğlu: Türkiye Jeotermal Kaynaklarından Yeterince Faydalanmıyor
|
|
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'nin Jeotermal Kaynaklarından Yeterince İstifade Edemediğini Bildirdi.
|
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'nin jeotermal kaynaklarından yeterince istifade edemediğini bildirdi.
Bakan Eroğlu, Devlet Su İşleri (DSİ) 18. Bölge Müdürlüğü ve Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) tarafından Afyonkarahisar Oruçoğlu Termal Otel'de düzenlenen 'Termal ve Maden Suları' konulu konferansa katıldı. Ülkemizde jeotermal kullanımının son derece az olduğuna değinen Eroğlu, "Yıllık enerji ihtiyacı artışımız yüzde 7,3 civarında. Geçen yıl bu rakam yüzde 8,3'e çıktı. Mevcut kendi kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanmamız gerekir. Türkiye jeotermal kaynaklar açısından çok zengin bir ülke. 600'ü doğal çıkışlı olmak üzere binin üzerinde sıcak su kaynağına sahibiz. MTA Genel Müdürlüğü tarafından 1962 yılından bu yana 187 jeotermal saha keşfedildi. Jeotermal alanında dünyada 7, Avrupa ülkeleri arasında ise birinci sıradayız. Ama jeotermal kaynaklarımızdan yeterince faydalanamıyoruz." dedi.
Türkiye'nin maden suları bakımından da zengin bir ülke olduğunu dile getiren Bakan Eroğlu, "Avrupa'da kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketilirken, Türkiye'de 3 litre tüketiliyor. Bu kadar kaynağımız olmasına rağmen yeteri kadar istifade etmiyoruz. Jeotermal kaynaklar korunmalıdır. Geri enjeksiyona riayet edilmediğini görüyoruz. Korumazsak bunlar elimizden çıkar ve yüzey suları kirlenir." diye konuştu.
Bakan Eroğlu'na konuşmasın sonunda Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Dr. Ali Altuntaş, Bakan Eroglu'na plaket takdim etti. (Cihan Haber Ajansı) 3 saat önce.. [1320132]
|
Dünya Kaybediyor, Türkiye Kazanıyor
|
|
Dünyada Yaşanan Kriz Nedeniyle Artan İflasların, Türk Şirketleri İçin Büyük Fırsat Yarattığı Belirtiliyor.
|
Dünyada yaşanan kriz nedeniyle artan iflasların finansman yapısı güçlü Türk şirketleri için büyük fırsat yarattığı belirtiliyor.
Ülker'in Godiva'yı almasının ardından Efes'in Gürcü bira devi Lomisi'yi alması trendin hızlandığının habercisi olarak yorumlanıyor.
Türk şirketleri dünya sahnesinde
Referans Gazetesi'nin haberine göre, dünyayı saran global kriz, Türkiye'nin hızlı şirketlerinin yurtdışı operasyonları için fırsata dönüşmeye başladı. Ülker'in 850 milyon dolara Godiva'yı almasının ardından bir satın almaya da Anadolu Grubu imza attı. Anadolu Efes'in bağlı ortaklığı Efes Breweries International, Gürcistan bira pazarının yüzde 42'sine sahip Lomisi'nin tamamını satın aldı. Doğuş, Pegasus, Sabancı gibi birçok şirket yurtdışı satın almalar için fırsat kollarken uzmanlar trendin süreceğine ve iflaslarla ciddi fırsatlar doğarken satın almaların artacağına işaret ediyor.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Başekonomisti Gündüz Fındıkçıoğlu her tarafından nakit fışkıran birçok Türk firmasının rotayı yurtdışına kırmasının reel sektörde farklılık yaratacağını söylüyor. Güçlü Türk firmalarının çeşitli ülkelerdeki reel sektörleri mercek altına aldıklarını söyleyen Fındıkçıoğlu, "Herkes bankalar da dahil olmak üzere, reel sektör riskleri var mı diye çeşitli ülkelerde araştırmalarına bakıyor. Son dönemde Ukrayna, Azerbaycan mercek altında. Böyle bir arayış var, bu trend artarak sürecek" diyor.
Farklılık yaratma zamanı
Türk şirketlerinin büyük kısmının mali açıdan çok sağlam durumda olduğunu söyleyen Fındıkçıoğlu, "Ülker Grubu'nun zaten yaptığı banka satışından kaynaklanan 660 milyon dolar alacağı var. Yani Citibank ile çıkacağı sendikasyona ihtiyacı yok" diyor.
Firmaların ellerindeki nakiti değerlendirme olanaklarını araştırmaya devam edeceklerini, bunun da büyük bir farklılaşmaya yol açacağını belirten Fındıkçıoğlu, "Mali olarak sağlam durumda olan ve borca da çok ihtiyacı olmayan firmalar büyük bir maliyet dezavantajı olmaksızın borçlanmalarını bu ortamda sürdürebiliyorlar. Güçlü şirketler için krizi fırsata dönüştürerek farklılık yaratma zamanı" diyor.
ABD'de iyi fırsatlar var
PwC Türkiye ortağı Hüsnü Can Dinçsoy da özellikle ABD'deki krizin Türk firmaları için strateji oluşturma zamanı olduğu görüşünde. Krizin henüz reel sektöre bulaşmadığını ancak bulaştığında şirket iflasları göreceğimizi ifade eden Dinçsoy, "Kriz reel sektörü de vurduğu zaman ABD'de önemli şirket iflasları göreceğiz. Buna uyanan yabancı yatırımcılar için büyük bir fırsat olabilir" diyor.
Bu süreci şu anda en iyi Arap sermayesinin değerlendirdiğini belirten Dinçsoy, "ABD'de çok güzel yatırımlar yapıyorlar. Şirket satın alıyorlar, yabancı yatırım bankalarında ortaklıklarını artırmaya başladılar, zora giren şirketlere de yatırımlara devam ediyorlar. Bizim de Türkiye'de yatırım olarak düşündüğümüz nakiti özellikle ABD'de daha sonra da Çin, Hindistan gibi pazarlara yönlendirmemiz lazım" diyor.
Türkler dünyayı fark etti
Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Erol Katırcıoğlu da uzun yıllar kapalı bir ekonomide yaşayan güçlü Türk firmaların yeni dönemde yalnız devam edemeyeceklerini gördüklerini ve büyük çoğunluğunun yabancı bir ortakla yola devam kararı aldıklarını söylüyor. Şirketlerin küresel dünyanın oyuncusu olma yolunda yönlendiklerini belirten Katırcıoğlu, "80'li yıllarda başlayan, 90'lı yıllarda devam eden 1996 gümrük birliğiyle perçinlenen bir süreçte büyük firmaların önemli bir kısmı yabancı sermaye ile dünya ticaretinde tutunabilecekleri, kaybolmayacakları bir yapı oluşturdular. Ülker gibi firmalar bunu bir adım ileriye götürdüler" diyor.
|
El Maktum Kuzeni için Roma'yı Alıyor
|
|
El Maktum'un Amiral Gemisi Emirates Grup, Soros'un da Talip Olduğu İtalyan Futbol Devi As Roma'yı 550 Milyon Dolara Satın Alıyor.
|
El Maktum’un amiral gemisi Emirates Grup, ünlü yatırımcı Soros’un da talip olduğu İtalyan futbol devi AS Roma’yı 550 milyon dolara satın alıyor.
Emirates CEO’su Ahmed Maktum “Anlaşmayı yaptık. Kuzenim (Şeyh Maktum) futbolu sevdiği için Roma’yı satın alıyoruz” dedi.
İtalya’da birinci ligde yer alan ve Avrupa’nın en büyük futbol kulüpleri arasında gösterilen Roma Futbol Kulübü son dönemde ciddi bir borç batağına saplanmış durumda. Kulübün yaklaşık 200 milyon dolarlık borcu olduğu ve AS Roma’nın yüzde 100 hissesine sahip olan İtalyan şirket Italpetroli’nin satış için yatırımcılarla görüştüğü biliniyordu. Son olarak kulüple Soros’un ilgilendiği belirtilirken, milyarder yatırımcının bu hafta Roma’ya teklifini sunması bekleniyordu.
Kuzenim için alıyoruz
Ancak Dubai Şeyhi son dakikada harekete geçerek Roma Kulübü için 550 milyon dolarlık bir teklif vererek Italpetroli yöneticileri ile el sıkıştı. Emirates CEO’su Ahmed Maktum Roma futbol kulübüyle anlaştıklarını açıklayarak şöyle konuştu: “Roma Kulübü ile anlaşmayı yaptık. Ailem her zaman değerli markaların satın almasında dünyada söz sahibi olmak ister. Roma’da onlardan bir tanesi. Üstelik kuzenim (El Maktum) futbolu çok seviyor. Ben futboldan anlamam ama kuzenim için Roma Kulübü’nü satın alıyoruz” dedi. 5 saat önce.. [1319853]
|
Forum İstanbul 2008 Başladı
|
|
Türkiye'nin 'İstikrar ve Büyüme Hamlesi'nin Masaya Yatırıldığı Forum İstanbul 2008'in İlk Gününde 'Küresel Düzenin Yeni Güç Belirleyicileri ve Türkiye' Konusu Tartışıldı.
|
Türkiye'nin "İstikrar ve Büyüme Hamlesi"nin Türkiye ve dünyanın önde gelen isimleri tarafından masaya yatırıldığı Forum İstanbul 2008'in ilk gününde "Küresel Düzenin Yeni Güç Belirleyicileri ve Türkiye" konusu tartışıldı.
Forum İstanbul 2008'in ilk gün açılışı Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi tarafından dün Swiss Otel'de gerçekleştirildi. Forum İstanbul Başkan Yardımcısı Mehmet Öğütçü'nün başkanlığını yaptığı Forum'un ilk oturumunda MENA-OECD Yatırım Programı Başkanı Rainer Geiger, Leung International Consultants Ltd. Başkanı Andrew K.P. Leung, Lehman Brothers International Kıdemli Politika Analisti Alastair D.Newton, Global Inside Ülke Riskleri Başkanı Jan Randolph ve Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Osman Ulagay tarafından "Küresel Düzenin Yeni Güç Belirleyicileri ve Türkiye" konusunu masaya yatırıldı.
Küresel finans piyasalarını ve artan ölçüde jeopolitik düzeni belirlemekte olan yeni güçler (Arap Petro-dolar yatırımcıları, Asya Merkez Bankaları, fon kuruluşları ve girişim sermayesi şirketleri) son 6 yıl içerisinde hızla büyüdüğü belirtilen oturumda, güç odaklarının mevcut finansal aktiflerinin 2012 yılına kadar ikiye katlanarak 20.7 trilyon dolara ulaşmasının beklendiği vurgulandı. Oturumda bu büyüklükteki fonları kontrol edenler aynı zamanda küresel finans piyasaları ve yeni bölgesel siyasi haritalar bakımından ciddi riskler de oluşturacağı ve egemen servet fonları, Arap petro-dolar sermayesi ve girişim sermayesi şirketlerinin ulaştığı düzey, küresel sisteme uzun vadeli etkileri ve Türk Finans piyasalarına nasıl katkı sağlayabilecekleri tartışıldı.
Forum İstanbul'un bu yılki 7. büyük buluşmasında, "Türkiye'nin İstikrar ve Büyüme Hamlesi" tartışılıyor. Küresel ekonomik dalgalanmalar ve muhtelif jeopolitik riskler doğrultusunda "Türkiye'nin ekonomik ve politik istikrarını sürdürülebilir büyüme ile nasıl devam ettireceği" konusu Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen isimlerini Forum İstanbul'da bir araya getiriyor. Bu yılki toplantının bir diğer önemli başlığı ise hükümetinde öncelikli gündeminde yer alan ve bu konuda cesur adımların atılacağı belirtilen tarım sektörü olacak.
Bugün açılışını Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı'nın yapacağı Forum İstanbul 2008'de "Küresel düzenin yeni güç belirleyicileri ve Türkiye, Sürdürülebilir bir istikrar için yabancı yatırımların önemi ,Türkiye bir Ar-Ge Merkezi olabilir mi?, Avrupa'da Türkiye, Türkiye'de Avrupa, Türk Rus ilişkilerinde derinleşmekte olan ortaklık: ticaret, yatırım, enerji, turizm ve savunma, Bölgesel enerji denklemlerinde Türkiye'nin değişen konumu, dünya yaşlanırken siz genç kalın,Türkiye'nin istikrarlı büyümesinde tarımın geleceği ve Türkiye'nin avantajları, tarımın küreselleşmesi ve inovasyon, tarımda finansman, sigorta ve yeni açılımlar, Orta Asya Yatırım Forumu ve Türkiye ile işbirliği gibi konular gündem oluşturacak.
|
Merkez Bankası Faiz İndirimine Ara Verdi
|
|
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın Mart Ayında Faiz İndirimine Ara Verdiğini Açıkladı.
|
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın Mart ayında faiz indirimine ara verdiğini açıkladı.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, uluslararası finansal krizin Türkiye ekonomisindeki etkilerinin, 2006 yılının Mayıs, Haziran aylarına göre daha sınırlı kaldığını belirterek, “Bu da ülkemiz ekonomisinin, uluslararası şoklar karşısında göreli olarak daha esnek ve daha dayanıklı bir hale geldiğini göstermektedir” dedi.
Yılmaz, bununla birlikte kırılganlıkların geçmiş dönemlere göre azalmış olmasının, (risklerin mevcut olmadığı) şeklinde algılanmaması gerektiğini vurguladı.
FİNANSAL KRİZ HİSSEDİLMEYE BAŞLADI
Yılmaz, Merkez Bankasının 76. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 2007 yılının Ağustos ayından itibaren ABD emlak piyasasında yüksek riskli konut kredilerinden başlayan ve ardından, para ve sermaye piyasalarına yayılan “finansal krizin” ilk etkilerinin reel ekonomide hissedilmeye başladığını, ABD ekonomisinin resesyona gireceği yönündeki beklentilerin kuvvetlendiğini söyledi.
Finansal krizin giderek, global ölçekte bir ekonomik yavaşlamaya yol açacağı görüşünün de belirginlik kazandığını belirten Yılmaz, ancak bu yavaşlamanın boyutu ve şiddetine ilişkin belirsizliklerin halen devam ettiğini kaydetti.
Bu belirsizliklerin uluslararası bankaların geri ödemeyememe riskine odaklanarak, kredi kullandırmakta isteksiz davranmalarına ve finans piyasalarında likidite sıkıntılarının yaşanmasına yol açtığını ifade eden Yılmaz, “ABD'de emlak piyasalarına kredi sağlayan belli başlı finansal kuruluşların yüksek oranlarda zarara uğraması ve ABD'de resesyon endişelerinin artması, gelişmekte olan ülkelerde risk algılamasının belirgin bir şekilde bozulmasına ve risk primlerinin artmasına neden olmuştur” dedi.
TÜRKİYE OLUMSUZ ETKİLENDİ
Türkiye'nin de bu gelişmelerden olumsuz yönde etkilendiği ve risk priminin yine diğer gelişmekte olan ülkelere paralel olarak artış gösterdiğine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ancak, uluslararası finansal krizin bu aşamada Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri, 2006 yılının Mayıs, Haziran aylarında global likidite koşullarında yaşanan kötüleşmenin yarattığı etkilere göre daha sınırlı kaldı.
Bu da ülkemiz ekonomisinin, uluslararası şoklar karşısında göreli olarak daha esnek ve daha dayanıklı bir hale geldiğini göstermektedir. Bununla birlikte kırılganlıkların geçmiş dönemlere göre azalmış olmasının, (risklerin mevcut olmadığı) şeklinde algılanmaması gerektiğini vurgulamak isterim.”
Yılmaz, risk algılamalarının bozulmaya devam etmesi durumunda Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını koruması için mali disiplin ve yapısal reformların devamlılığının kritik önemini koruduğunu söyledi.
Yılmaz, bu çerçevede AB'ye uyum ve yakınsama sürecinin devam etmesi ve ekonomik programda öngörülen yapısal reformların hayata geçirilmesi konusundaki çabaların sürekliliğinin büyük önem taşıdığına işaret etti. 1 saat önce.. [1320434]
|
Okul Okul Gezecekler
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı, Yılın Kaliteli Okul ve Ekibini Belirlemek Amacıyla Okulları Gezecek. Bakanlık, Kalitede İlk Üçe Giren Okul ve Ekiplere Ödül Verecek.
|
Milli Eğitim Bakanlığı, yılın kaliteli okul ve ekibini belirlemek amacıyla okulları gezecek. Bakanlık, kalitede ilk üçe giren okul ve ekiplere ödül verecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2005 yılında Tebliğler Dergisi’nde yayımlanan "Milli Eğitim Bakanlığı Toplam Kalite Yönetimi Uygulamaları Ödül Yönergesi" kapsamında yılın kaliteli okul ve ekiplerini seçiyor. "Yılın Kaliteli Okulu" ve "Yılın Kaliteli Ekibi" kategorilerinde il birincisi 59 okul ve 66 ekip başvurusu Bakanlığa ulaştı. Yapılan değerlendirme sonucunda saha ziyareti yapılacak okul kategorisinde 15, Yılın ekip kategorisinde ise 16 okul belirlendi. Ziyaretlerde, ödül başvurularında yapılanların görülüp incelenmesi amaçlanırken, yapılacak değerlendirme ile raporlara tekrar puan verilecek. Saha ziyaretleri kapsamında okullara verilecek puan ile ilk üçe giren okul ve ekiplere ödül verilecek. Geri kalan okul ve ekiplere ise teşvik ödülü verilmesi öngörülüyor. Ödüller, Haziran ayında Ankara’da düzenlenecek, “Okullarda TKY Uygulamaları Paylaşım Toplantısı ve Ödül Töreni’nde sahiplerine sunulacak.
31 OKUL GEZİLECEK
Söz konusu kalite yönetimi kapsamında gezilecek okullar ve ekipler ise şunlar:
24 Eylül Anaokulu, (Afyon), Hazım Kulak Anadolu Lisesi (Aksaray), Gülveren Lisesi (Ankara), Merkez Atatürk İlköğretim Okulu (Antalya), Bursa Anadolu Lisesi, Merkez 30 Ağustos İlköğretim Okulu, (Eskişehir), Özel Sanko Okulları (Gaziantep), Erenköy İlköğretim Okulu ( İstanbul), Mehmet Ali Lahur Ticaret Meslek Lisesi (İzmir), Namık Kemal İlköğretim Okulu, (Kırıkkale), Merkez 50. Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulu (Kocaeli), 9 Mart İlköğretim Okulu (Rize), Tekirdağ Anadolu Lisesi, Tokat Öğretmenevi, İMKB Anadolu Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi (Zonguldak), Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi (Ankara), Hasan Güçlü Ticaret Meslek Lisesi (Antalya), Bartın Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesi, Karamanlı Lisesi (Burdur), Hürriyet Anadolu Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi (Bursa), Özel Serhat İlköğretim Okulu (Edirne), 75. Yıl Merkez İMKB YİBO (Elazığ), Şehit Kamil Türkan Mehmet Akcan İlköğretim Okulu (Gaziantep), Merkez Çağdaş Yaşam kız YİBO (Hakkari), Süleyman Demirel Fen Lisesi (Isparta), İzmir Karşıyaka Anadolu Meslek Lisesi ve Kız Meslek Lisesi, Hüseyin Kahya YİBO (Kırıkkale), Gölcük İmam Hatip Lisesi (Kocaeli), Şanlıurfa Anadolu Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi, Tokat İmam Hatip Lisesi, Zonguldak Ereğli Ticaret Meslek ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi. 4 saat önce.. [1320035]
|
Türkiye'de 1.3 Milyon Kişi Geçimini Rakıdan Sağlıyor
|
|
Geleneksel Alkollü İçki Üreticileri Derneği'nin (Gisder) "Türkiye'de Rakının Ekonomik ve Sosyal Rolü" Raporuna Göre, Türkiye'de 1.3 Milyon Kişi, Geçimini Rakı Üretimi ve Satışı Yoluyla Kazanıyor. Türkiye'nin, Rakı Üretiminden Elde Ettiği Yıllık Gelir 1.2 Milyar YTL'ye Ulaşıyor.
|
Türkiye'de 1.3 milyon kişinin geçimini rakı üretim ve satışı ile kazandığı, rakı üretiminden elde ettiği yıllık gelirin de 1.2 milyar YTL olduğu bildirildi.
Geleneksel Alkollü İçki Üreticileri Derneği'nin (GİSDER), hazırlattığı "Türkiye'de Rakının Ekonomik ve Sosyal Rolü" konulu rapor ilginç veriler ortaya koydu. Rapor, AB müzakere sürecinde İskoç Viskisi lobisinin baskısı sonucu rakının viski gibi vergilendirilmesi durumunda, Türkiye'nin milli içkisi olan rakıyı kaybedebileceğini gösterdi.
Raporu değerlendiren GİSDER Başkanı Galip Yorgancıoğlu, Türkiye'nin, AB'yle olan ilişkilerinde hassas bir süreçten geçildiğini belirterek, uyum müzakerelerinin karmaşık bir süreç olduğunu kaydetti. Yorgancıoğlu, GİSDER olarak, Türkiye'nin diğer üyelerle eşit statüde AB üyeliğini kazanması tüm desteğin sağlanacağını kaydederek, "Bu çerçevede "Türkiye'de Rakının Ekonomik ve Sosyal Rolü" başlıklı raporu da, hükümetimizin AB ile olan müzakerelerinde, kendilerine bir dayanak noktası teşkil edebilmesi, ülkemizin haklarını savunmada kullanabilecekleri bir veri oluşturması amacıyla hazırlattık" diye konuştu.
-"RUS İÇİN VOTKA, FRANSIZ İÇİN ŞARAP NEYSE, TÜRK İÇİN RAKI AYNI"-
Önceki dönemde İskoç Viski lobisinin, rakıya uygulanmakta olan vergi oranının arttırılarak İskoç Viskisi ile aynı düzeye getirilmesi için AB nezdinde girişimi olduğunu hatırlatan Yorgancıoğlu, bu girişimin devam ettiğini söyledi. Yorgancıoğlu, benzer bir konunun, Yunanistan'ın üyelik müzakerelerinde de gündeme geldiğini anımsatarak, Yunanistan'a, uzonun milli içkileri olduğunu noktasından hareketle vergilendirmesinin ülke içi normlara göre yapılması hakkının sağlandığını ifade etti. Raporun, rakının Türkiye'nin, ekonomik ve sosyal hayatındaki önemine ilişkin çarpıcı veriler ortaya koyduğuna işaret eden Yorgancıoğlu, "Araştırma sonuçlarımızın da göstermekte olduğu gibi, rakıyı Türkiye'de üretilen herhangi bir ürün olmanın ötesinde kültürümüz ve yaşayış biçimimizin temel bileşenlerinden biri olarak görmek gerekiyor. Raporumuzda belirtildiği üzere rakı, geleneksel milli içkimiz olarak Türk kimliğinde ve sosyal etkileşiminde önemli bir rol oynamaktadır" dedi. Yorgancıoğlu, Ruslar için votka, Fransızlar için şarap neyi ifade ediyorsa, Türkler için de rakının aynı anlamı taşıdığını vurgulayarak, Türkiye'nin kanunlarının AB ile uyumlu hale getirilmesinin, kültürlerin de homojenleştirilmesi anlamı taşımadığını dile getirdi. Geçen dönemde, Yunanistan'ın yanı sıra Fransa ve Portekiz'in de özel alkollü içkileri için AB'den özel uygulama hakkı kazandığını kaydeden Yorgancıoğlu, Türkiye'nin de, aynı uygulamanın geçerliliğini isteme hakkı olduğunu bildirdi.
-"RAKI ÜRETİMİNDEN ELDE EDİLEN YILLIK GELİR 1.2 MİLYAR YTL"-
Yorgancıoğlu, rakının, Türkiye ekonomisine de önemli katkılar sağlayan bir üretim maddesi olduğunun altını çizerek, "Rakı kültürümüz ayrıca, Türkiye'nin eğlence kültürün asli unsurlarından biri olarak ülkemizin uluslararası bir turizm merkezi olarak çekiciliğine ve turizm gelirlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır" dedi.
Hemen her mahallede bulunan büfelerde ve bakkallarda rakının, diğer ürünlere göre daha yüksek kar marjları ile satıldığını anlatan Yorgancıoğlu, bu yolla büfe ve bakkalların desteklendiğini belirtti. Yorgancıoğlu, rakıya uygulanan verginin, İskoç Viskisi seviyesine yükseltilmesi durumunda büfelerin gelirlerinden mahrum kalacağına dikkat çekti. Vergi konusunun, ulusal egemenliğe ilişkin kritik konulardan biri olduğunu dile getiren Yorgancıoğlu, "Avrupa Konseyi Maliye Bakanları Kurulu'nun bu konuya ilişkin kararları oybirliğiyle alma zorunluluğunda olmaları konunun önemini ortaya koymaktadır. Herhangi bir üye ülke Avrupa vergi yasasını veto etme hakkına sahiptir. Dolayısıyla vergi konusu tüm üyelik müzakerelerinin en can alıcı konularından biridir" diye konuştu.
-"RAKI ÜRETİMİ, YILDA 20 MİLYON DOLAR SERMAYE YATIRIMI YARATIYOR"-
Araştırma sonuçlarını sunan David Tonge de rakının üzerine aşırı vergi yükü bindirilmesinin, rakıdan elde ettikleri kar marjıyla ayakta kalabilen büfelerin yok olmasına neden olacağını bildirerek, bunun ise, mahallelerin sosyal yapısındaki önemli bir öğenin eksilmesine yol açacağını söyledi. Tonge, raporla beraber, kültürel örgü içerisinde rakının dokumakta olduğu çok sayıda "gizli" ipliğin ortaya konulduğunu anlatarak, rakının ihracatıyla yılda 30 milyon dolardan fazla gelir sağlandığını ve 2007'de sadece Duty-Free'lerden elde edilen gelirin 20 milyon dolar civarında olduğunu bildirdi. Rakının, ödemeler dengesine katkı yapan ve Türk Lirası'nın değerini etkileyen bir ürün olduğunu söyleyen Tonge, "Rakı, yalnızca turistlerin "Türkiye deneyiminin' önemli bir parçası değil, havaalanlarındaki Duty Free mağazalarının dışında, artan bir ihracat geliri kalemidir. Rakı üretimi yılda 20 milyon dolarlık sermaye yatırımı yaratmaktadır" diye konuştu. Tonge, İthal ürünlerle, yerli üretim ürünlere uygulanan vergilerin aynılaşmasının, Türkiye'deki istihdam, toplam vergi gelirleri, yabancı sermaye yatırımları ve hatta kırsal, kentsel demografi üzerinde toptan bir etki yaratacağını dile getirdi.
-"2002-2007 ARASINDA RAKI SATIŞLARI YÜZDE 34 AZALDI"-
Türkiye'de 278 bin kişinin rakı üretim, dağıtım ve satışı alanında çalıştığını bildiren Tonge, bu kişilerin ailelerinin de hesaba katılmasıyla, yaklaşık 1.3 milyon kişinin gelirini rakıdan sağladığını, bu tutarın ise Türkiye nüfusunun yüzde 1.8'ine karşılık geldiğini ifade etti. Rakı üreticilerinin, yılda yaklaşık 30 milyon YTL'yi ürün kalitesinin geliştirilmesi için harcadığını söyleyen Tonge, rakıdan sağlanan gelirlerin, 1.2 milyar YTL'ye ulaştığını bildirdi. Tonge, bunun, Türkiye'nin toplam vergi gelirlerinin yüzde 1'ini oluşturduğunu kaydederek, "Tüm bunlara rağmen, rakı üzerindeki vergi Avrupa standartlarının üzerinde bulunmakta ve rakıdan elde edilen vergilerin bütçeye katkısı Avrupa ülkelerinin üstünde yer almaktadır" dedi. Son yıllarda rakıya uygulanan vergilerdeki artışın, satışlar üzerinde ciddi şekilde olumsuz bir etki yarattığına işaret eden Tonge, satışların, 2002'den 2007 yılına kadar yüzde 34 oranında azaldığını belirtti. Tonge, yılda 60 milyon litreden 40 milyon litreye gerilediğini dile getirerek, rakı üzerindeki vergilerde yeni artışlara gidilmesinin satışlarda yeni düşüşlere yol açacağını aktardı. Tonge, "Buna göre, vergi oranındaki artışları, satışlardaki düşüş nedeniyle rakıdan elde edilen vergi gelirlerinin artması yerine azalmayla sonuçlanacağına inanıyoruz" diye konuştu.
Tonge, İskoç Viskisi'nin vergi oranının düşürülmesinin, kamu gelirleri üzerinde iki olumsuz etki yapacağına dikkat çekerek, "Bunlardan ilki, bu ithal üründen sağlanan vergi gelirlerinin azalması, diğeri de rakı satışlarında ortaya çıkacak azalma nedeniyle rakıdan sağlanan vergilerin düşmesi şeklinde yaşanacaktır. Ayrıca, bu gelişmenin olumsuz etkisi Türkiye'nin ödemeler dengesi üzerinde de ağırlaşmış bir şekilde ortaya çıkacaktır" diye konuştu. (ANKA)
|
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|